Yapay zeka ve sosyal geri zekalılar

Normal hayatımda çok düz mantık bir insanımdır. Davranışlarım, düşüncelerim tamamen dümdüzdür ve ortadadır. Yani arka planda bir art niyet düşünerek herhangi bir maksatlı davranış genelde göstermem. Fakat bu davranışım ve konuşma tarzım insanlar tarafından nasıl algılanıyor tam anlamıyorum. Muhtemelen herkesin art niyeti kendisiyle ilgilidir, kendini ilgilendirir fakat hayatımda çok defa birileri “sen ne demeye çalışıyorsun” veya “sen bunu demeye çalıştın” şeklinde davranışlarla karşılaştım.

Bu tip davranışları gösteren insanlara laf aramızda sosyal geri zekalı diyorum. Zira bu davranışı gösteren kişi aslen kendisi art niyetlidir ve bu sebeple de benim de art niyet “düşünmem gerektiği” yönünde bir düşünceye sahip olurlar. Üstelik bu insanların zeka düzeyleri vücut ısılarından da düşük olduğu için kendilerine karşı yapılacak herhangi bir yanlış harekette direk olarak kendilerinin cezayı kesen taraf oldukları inancındadırlar. Bu davranışı da genellikle sana gücü yettiği ölçüde uygulamaya çalışırlar. Kendine güvenenler direk fiziksel ve psikolojik şiddete başvurabilir. Yani “sen bana ne demeye çalışıyorsun” deyip bağırmak, çağırmak veya üzerine yürümek, yumruğunu ölçmek gibi davranışlar sergileyebilirler. Daha zararsız olan tipleri ise pasif agresif davranışlar sergiler. Bu da trip atma, ters bakma veya arkandan iş çevirme şeklinde olabiliyor.

Bu yazımda aslen sosyal geri zekalıları konu almayacağım. Onlardan çeşitli yazılarımda parça parça bahsettim zaten. Bu yazımın konusu bazı spesifik olaylarda sosyal geri zekalılarla sık sık karşılaşıyor olmam. Özellikle internette dolaşırken. Aslen böyle insanlarla her yerde karşılaşırsın fakat bilgisayar başında bir ekran ve bir klavyenin arkasına saklanmış oluyorlar. Bu sebeple sosyal medyada bir gönderinin altında, bir mesaj panosunun içerisinde vesaire kafasına göre sana kötü sözler kullanabilirler. Hatta bir tanesinde öyle oldu ki, bir grafikerle yaşadığım bir şeyi grafiker topluluğuna giderek “gerçek hayatta karşımda olsalar abi çekerler bana, bilgisayarın karşısında olunca basıyorlar küfürü” demiştim. Bazı grafikerler “boşver abi takma kafana” deme nezaketini gösterdi, yine bazıları “sen bir şey yapmışsındır” şeklinde konuştu.

Bu gün gayri ihtiyari bir grafiker ile yaşadığım böyle bir olayı hatırladım. Olayın özeti şu şekilde: bir gün ben telefondan internette gezerken kafama göre bir “NFA” logosu yaptırayım istedim. Aslen beni tanıyanlar bilirler, ben bir çok yerde adımı kısaltarafak “NFA” veya “NFAlperen” olarak yazarım. 2021 – 2022 yıllarında da YouTube üzerinden Tasarımcı Dayı adlı bir kanalı takip ediyorum. Bu kanalda adının Burak olduğunu anladığım bir arkadaş, kendisi de grafiker ve bazı grafik tasarım hilelerinden bahsediyor. Burada Bionluk diye bir siteden bahsetti. Hatta kendisi de bazı videolarından sık sık girip Bionluk üzerinden bazı grafikerlere işler yaptırıyordu. Yani bu siteye giriyorsun, birçok işin (web tasarım, grafikerlik, metin yazarlığı, seslendirme…) profesyoneli kişileri bulup onlara ücreti karşılığında işler yaptırıyorsun.

Bende bu tip işlere meraklı olduğum için telefonumdan Bionluk sitesine girip gezmeye başladım. Gerçekten çok güzel çalışmalar yapan kişiler buldum. Her bir iş kategorilere ayrılmış, her kategoride çeşitli insanlar var, “ben şu işi yaparım”, “ben bu işi yaparım” şeklinde kendilerini kısaca tanıtıyorlar ve her kişinin sayfasına girdiğinde direk seni ilk karşılayan şey o kişilerin portfolyoları (çalışma örnekleri) karşılıyor. Gerçekten çok güzel şeyler yapmışlar.

Site üzerinde görmüş olduğum çalışmalar hoşuma gitti ve ben de karar verdim: artık kendime de bir logo yaptırmamın vakti geldi. İşte bu kararı verdiğimde ilginç bir şey oldu. 🙂 Ben siteye o an telefonumdan girdiğim için, telefonda direk kişinin portfolyosunu falan görüyorsun. Ben de hemen çok dikkat etmeden “Logo Tasarımı” kategorisine girdim, hemen en üstte adını yanlış hatırlamıyorsam Merve Songür isimli bir arkadaş karşıladı beni. Bu arkadaş listenin en başında yer alıyor, diğerlerinden daha fazla ön plana çıkartılmış, oldukça pahalı, hiç bir şekilde kötü yorumu yok sayfasında ve tam 5 yıldız almış. Kimse 4 yıldız vermemiş. Ben de baktım daha iyisi Şamda Kayısı dedim yani, tamaman hemen buna bir sipariş atayım dedim. Demez olaydım. 🙂

Sipariş verirken bilerek isteyerek pahalı olanı seçtim. Çünkü az önce bahsettiğim Tassarımcı Dayı kanalından Burak adlı arkadaşın bazı tavırları geldi aklıma. Bu arkadaş kanalına “Tasarımcı Dayı” adını vermesi bile bu tavrına dayalı: yok sıradan esnaf dayılar grafik tasarım yaparken başına gelip öyle yap böyle yap diye kendisini yönlendiriyormuş da sanki tasarımcı kendisi değil dayıymış. Bu tavır genelde bize kötü davrandılar, bize istemediğimiz şeyleri yaptırdılar, bizim hakkımızı yediler, bizi çok çalıştırıp az ödediler, biz ezildik, biz hor görüldük, biz mahvolduk vesaire gibi ajite tavırları pasif agresif bir halde yansıtıyorlar.

Muhakkak haklılık payları vardır. Çünkü bizim ülkemizde genelde kimse çalıştığının karşılığını tam olarak alamaz, çünkü piyasa o şekilde, piyasayı da o şekle getiren yine aynı sektörden başka çalışanlar. Bu şekilde düşüncesini açıklayan kişilere de nezaket gösterenleri “Fırıncıya gidip bana deneme amaçlı bir ekmek ver, beğenmezsem iade ederim mi diyorsun?” şeklinde kendince sıradışı sorular soran, fakat sosyal medyada gördüğü diğer şeyleri aynen papağan gibi tekrar eden pasif agresif tavırla karşılaşıyorsun. Bazıları da direk kızışma mevsimi gelmiş bir ayı gibi davranabiliyor. Mesela bir keresinde Facebook üzerinde bir WordPress topluluğunda bu şekilde düşüncelerimi paylaşırken bir soru sordum ve soruma bazı kişiler adıresmi ile küfrettiler. Sonra ben de “bu kadar kızışmış ayının arasında ilim sahibi benim gibi bir insanın işi olmaz” deyip gruptan direk çıktım. Sosyal geri zekalı oldukları için belkide grubu yöneten kişilerin beni gruptan attıklarını zannetmiştirler, neyse…

Ben de Rize Ticaret Meslek Lisesinde Bilişim Teknolojileri bölümü okuduğumda Web Tasarım ve Grafikerlik alanlarına çok yoğun bir ilgi göstermiştim. İmkanlarım dahilinde bu alanda bulduğum her şeyi çalıştım. Fakat ben bu işi bir şekilde meslek haline getiremedim ve bu gün geldiğim durumda gelirimi Fen Bilgisi Öğretmenliğinden kazanıyorum. Web Tasarım ve Grafikerlik bir hobi olarak kaldı bende. Çünkü hobi demek, ilgi duymak demek, yetenek demek değildir. Bazen çok ilgi duyarsın ama yaptığın işler bir insanın ücret ödemeye ikna olacağı tarzda işler değildir. Dolayısıyla bende birçok bedava iş yaptım ama o işten hiç para kazanmadım. Google Adsens’in ödemediği 57 kuruşumu saymazsak. 🙂

Bunları anlatmamın sebebi şu: her ne kadar bir Fen Bilgisi öğretmeni olsam da liseden mezun olduğum 2010 yılına kadar bilfiil kendimi hep bir webmaster olarak gördüm. Ondan sonra da geçen 15 yıllık süreçte hep boş vakitlerimde bu iş ile ilgilenmeye çalıştım. Webmasterlık zaten web tasarım, web programlama, grafik tasarım ve metin yazarlığınınn ortaya karışık/çok karmaşık bir hali. Hatta yeri geliyor bazı basit hacking yöntemlerini bile öğreniyorsun, yine para kazanamıyorsun. Yani bazı durumları gayet anlıyabiliyorum ve bazı sıkıntılı durumların tamamen farkındayım.

Dolayısıyla Burak ve WordPress topluluğundaki diğer grafiker arkadaşların bu ajite tavrı tam olarak bir sosyal geri zekalılık örneğidir. Çünkü ülkemiz her ne kadar “dünyanın 18.büyük ekonomisi” olsa bile bu genel refah düzeyini çok yükseltmek için yeterli değildir ve insanlarımızın karakterini de kabul etmek gerekiyor. Ben muhasebe ve sigortacılık işlerinde çalışırken sık sık Rize ilinde esnaflık yapan “saygı değer” insanların iş yerlerini ziyaret ederdim iş sebebiyle. Bu süreç içerisinde personele küfreden, annesini söven kişilerle de karşılaştım, direk fiziksel/psikolojik şiddetin daniskasını uygulayanı da gördüm. Zaten mevcut durum beni kamu sektörüne yönlendirdi. Kamuda da bu durumun binde biri niteliğinde olsa bile aynı şeyler ile karşılaşıyorsun. Kamu sektörünün farkı senin maaşın karşındakinin parası değil, devlet tarafından ödeniyor. Dolayısıyla sana yeteri kadar baskıyı yapamıyorlar, gerektiğinde sen de devletin adalet mekanizmasından faydalanma yoluna gidebiliyorsun. İnsanlar hep der ya “ekmek aslanın ağzında” diye, sevgili amcam Necati Alperen bu sözü “ekmek artık aslanın bağırsaklarında” diye değiştirirdi. Bu lafın gerçekten doğruluk payı bulunmaktadır. Fakat şunu kesin olarak kabul etmek durumundayız: işleri bu hale getiren zaten bu bahsettiğim sosyal geri zekalıların direk olarak kendileridir. Dışsal hiç bir sebep yok. Olayı ajite etmek yerine kabul etmenin vakti fazlasıyla geldi.

Yukarıda bahsettiğim Merve adlı grafikerin de yaptığı davranış bir sosyal geri zekalılık örneğidir. Logo yaptırmaya karar verdiğimde bilgisayarın başına geçtim ve hemen Bionluk sitesinden bir hesap açtım. Hemen daha önce telefondan açmış olduğum Merve adlı arkadaşın göz kamaştıran sayfasını bilgisayardan tekrar açtım ve sayfayı hiç okumadan direk sipariş ver butonuna bastım. Neden böyle fevri bir davranış gösterdiğimi bilmiyorum. Logo yaptırmak için heyecanlandım her halde. Ünlü bir düşünür der ki her insan biraz cahildir. Bu da benim cahilliğim oldu işte. Hemen internette renklerin insan ruhu üzerindeki etkilerini araştırdım ve bir word belgesi açarak bu anlamlardan bahsettim, şu renkleri istiyorum dedim, portfolyosundan bazı örnekler verdim, şu firma olmasın bu firma olsun dedim. Siparişimde de yazdığım notta “kendi lisanıma” göre aynı şeyleri kısaca anlattım. Yazdığım şeylere ve logo yaptırma işine çok odaklanmış durumdaydım. Hemen kredi kartımı girdim, siparişin yanlış hatırlamıyorsam 479 ₺ olan ücretini ödedim ve büyük bir keyifle kahvemi içerek hayallere daldım.

Hayallerden uyanmam ertesi güne nasip oldu. O zamanlarda doların 8.61 ₺ düzeylerinde aylardır yatay seyrettiği bir dönemdi. Yani benim ödediğim ücret 55 $ gibi bir paraya karşılık geliyordu. Merve’den sabahın altısında bir mesaj geldi. Hemen koşa koşa bilgisayarın başına geçtim ve Bionluk hesabımı açtım ve mesaja baktım: Öncelikle merhaba, sayfamda açık açık bana sormadan sipariş vermeyin dedim, elimde çok fazla iş var… Ben de başlangıçta şairin bu paragrafta vermiş olduğu ana düşünceyi tam tam olarak anlayamadım ve yine kendi lisanımla kendimi anlatmaya çalıştım: sayfanızda öyle bir yazı görmedim fakat benim açımdan bir sorun yok, sıraya koyabilirsiniz. Burada direk işe odaklanmış durumdayım ve Merve’nin ne hissedeceği hiç aklımın ucundan bile geçmiyor. Neticede bu bir işti, arkadaşlık/dostluk değil, ön plana çıkartılmış olmasından gayet ona sipariş vermemin istendiği bir kişiye bir iş teklif etmiştim neticede. Grafikerler kendileri yukarıda bahsettiğim fırıncıdan ekmek alma analojisinden bahseder ya, aynı mantıkla fırıncıya gittiğinde “merhaba hanfendi/beyfendi, bu gün nasılsınız, iyisinizdir inşallah, zat-i halinize müteşekkirim” gibi bir şey demiyorum, direk ekmeğimi alıyorum ve çıkıyorum. Ben şahsen insanlara nezaket göstermeyi seven birisi olduğum için fırıncıya da merhaba ve iyi günler diyorum. Merveye de nezaketsiz bir davranışta bulunmadım. Sadece bir Rizeli olmanın verdiği lisan ile yüklemlerin iyelik eklerini kullanmadım. Rizede “yapabilir misiniz?” diye bir yüklem kullanmazsın, “şöyle yapalım” dersin. Bu bir nezaketsizlik örneği değildir, emir de değildir, bir istek bildiren yüklemdir. Fakat Merve’yi sabah altıda uyandıran şey neydi bilmiyorum ama yazdığım şeyler kafasında emir verdiğim düşüncesini uyandırdı ve bir sosyal geri zekalının yapacağı şekilde direk agresif bir cevap verdi: Pardon, bana nasıl emir verebiliyorsunuz? Bende bir şaşırdım: Efendim, ne emri? Merve sıvamaya devam ediyor: Attığın belgeyi okudun mu? İçerisi emirlerle dolu?

Okudunmu dediği belgeyi ben direk olarak kendim, internette araştırma yaparak yazmıştım. Fakat işe kendimi o kadar kaptırdım ki, ben kafama göre yazayım, yazının jüriden mi geçeceği var (geçiyormuş) okuyan zaten istediğim işi “kendi profesyonel bakış açısıyla” anlayacaktır. Yani bir profesyonelle muhatap olduğum için kafama göre yazmıştım, direk işe heves ettim. Ve kova burcu bir erkek olmamın buna sebep olduğunu söyler herkes: insanların duygularını anlamakta bazen güçlükler çekebiliyorum. Dolayısıyla bir Rizeli lisanıyla yazdığım 2 sayfalık bir dökümanın Bionluk gibi yüzlerce insanın sadece işe odaklandığı bir ortamda anlam çıkartılmaz diye düşüm. Öyle değilmiş. Merve yine sıvamaya devam etti, ben lafını ortadan bitirerek “Neyse…” dedim ve mesaj panosundan direk çıktım. Bu siteye ilk defa bir önceki gün girdiğim için özellikleri kullanmayı da beceremiyorum, hemen siparişlerime girerek siparişimi iptal etmeye çalıştım. Bir baktım Merve siparşe iptal talebi yollamış ve yazdığı şey: Beyfendi ile çalışmak istemiyorum, iptal edelim lütfen. Bu nezaket bile hoşuma gitti ve hemen Bionluk yetkililerine işi bırakmadan iptal talebini kendim onayladım ve yatırmış olduğum 55 dolarımı geri almaya çalıştım.

İnanılmaz harika diye Burak tarafından lanse edilen Bionluk sitesi (Burak, sürekli Bionluk tarafından sponsorlanmadığını söylüyor, fakat yoğun bir şekilde reklam kokan videolar yapıyor.) karşıma bir mesaj çıkarmasın mı: paranızı on gün sonra ödemiş olduğunuz karta geri yatıracağız. Zaten geçmiş olduğum dönem herkesin zombi gibi üstüme üstüme geldiği bir dönem, böyle bir dönemde Merve bir sosyal geri zekalılık göstermiş ve benden nezaket şeklinde karşılık bulmuş, Bionluk’un bu tavrı beni bu sefer çileden çıkardı ve kimse yardım talebinde bulunmasın diye sitenin kuytu köşelerine sakladıkları destek talebi kısmını 20 dk arayarak buldum ve bu sefer gerçekten argo ve küfür içeren bir mesaj yazdım Bionluk ekibine: Paramı hemen yatırmazsanız çok pis salça olurum size, ben paramı on gün sonra yatırmadım paramı on gün sora geri veriyorsunuz. Bionluk ekibi o kadar kaliteli (!) bir iş çıkardı ki sanki ben destek talebini Merve’nin mesaj panosuna yazmışım gibi e-postadan yanıt vermek yerine mesaj panosundan bana cevap vererek: argo konuşursanız hesabınızı kapatmak zorunda kalırız, banka işlemlerine bizim yapacak şeyimiz yok.

Bu durum beni büsbütün çileden çıkardı. Çünkü Merve’nin ben lafı kısa kestiğim için yeterince sıvayamadığı şeyi Bionluk personeli resmen etrafa buluyor. Ağzıma gelen her kötü sözü oraya yazdım, artık düşünemiyordum, beynim aradan çıktı ve sadece parmaklarım yazıyordu: siz benimle dalga mı geçiyorsunuz, burada ki mesajları okuyor musunuz, ilk defa nezaketsiz davranan ben miydim? şeklinde bir dizi düşünmeden yazılmış sözler sıraladım. Bionluk ekibi yine pişkinlikle: bazen oluyor öyle yanlış anlaşılmalar fakat paranı ödeyemeyeceğiz. 55 dolar umrumda bile değil, fakat sinir oldum. Çünkü sitelerinde paranın yönetimi ile ilgili bir bölüm de var ve parayı oraya kredi olarak eklemiyorlar. Orası yapmış olduğunuz işlerden elde ettiğiniz gelirlerin aktarıldığı kısımdır şeklinde açıklamalar yapıyorlar. Ben yine öfkeden girip devletin bazı kurumlarına bu siteyi ve Merve adlı grafikeri şikayet ettim, paramı çaldıklarını (çalmadıklarının farkındayım fakat öfkelendim) vesaire söyledim. O şikayetleri de mesaj panosuna yükledim, bazı gruplara ve Tasarımcı Dayı kanalına kötü mesajlar yazdım. Hatta yukarıda bahsettiğim “yüzyüze karşılaşsak abi çekerler” dediğim şeyi de bu olayın üzerine yazmıştım.

Aslen devletin şikayet mekanizmalarına beni şikayet etmeye kadar götüren şey yine Bionluk sitesinin kendisi oldu. O döneme kadar da kimseye karşı yasal haklarımı kullanmaya çalışmamıştım. Hatta şikayet ettiğim kurum Bionluk’u mahkemeye vermemin önünü de açmıştı fakat 10 – 15 gün sonra o an için 10 bin dolar değerinde olan 55 dolarımı geri yatırmışlardı kartıma ve benim de öfkem geçmişti. Acı verdiği için bu olayı düşünmemeye ve kapatmaya çalıştım ve Bionluk platformunu mahkemeye vermedim. Bionluk’u şikayet ettim çünkü baktım bu grafiker arkadaşın sayfası gerçek olamayacak kadar güzel, hiç kimse kötü yorum yapmıyor ve aşırı övüyorlar. Övmek denmez bildiğin cilalıyorlar yani, o şekil. Ben de dedim Muhtemelen bu grafiker arkadaş kendi sayfasına olumlu yorum satın alıyor, o halde girip ben yaşadığım bu kötü deneyimi oraya aktarayım. Tekrar girdim sayfaya, yorum yazabileceğim hiç bir şey yok. Bionluk platformu kanuna aykırı bir şekilde kötü yorumları siliyor veya hiç yorum yaptırmıyor, düşük puanlı yorumları görmezden geliyor. Sonuç olarak muhtemelen daha fazla kâr payı aldıkları Merve gibi grafikerler ışıltılı sayfalar oluşturuyorlar. Herkes sadece 5 puan vermiş, herşey çok harika, içeriye girdiğin zaman Merve tarafından tırmalanıp dışarıya çıkıyorsun ve yine 1 puan verip (4 puan da veremiyorsun) yaşadığın kötü deneyimi bahsedemiyorsun. Çünkü Bionluk kanuna aykırı şekilde yorumları ve insanları manipüle diyor. Ben de şikayet ettim. Daha sonra da şikayetimi devam ettirmedim.

YouTube ve Facebook üzerinden bazı yerlere girip Bionluk ve Merve hakkında kötü yorumlar yaptığımı söylemiştim. Hatta o zaman öfkem biraz geçmişken bu olayla ilgili “Bikaçlık” diye bir makale yazıp Bionluk için bu ticaret kanunu tuvalet kağıdı haline getirme davranışını açıklıyım diye düşündüm. Fakat sonrasında bu insanlar ticaret kanununa muhalefet ediyorlar ve bu durum görmezden geliniyor, yani muhtemelen networkleri var, bir de utanmadan böyle bir yazı yaptığım için utanmadan sıkılmadan ticaret kanunu bana karşı kullanarak “bizim marka imajımızı zedeledi” diyerek benden tazminat isteyecekler diye düşündüm. Ayrıca reklamın iyisi kötüsü olmaz, hem kendim dakikalarca oturup yazı yazıp onları kendi blog’umda bahsetçek kadar değerli bir konuma yerleştirecektim (aynen şuan yaptığım gibi :), hem de pişkin pişkin benim canımı sıkmaya devam edeceklerdi. Ben de yazıyı yazmaktan vaz geçtim. Şuan bunun üzerine 3 – 4 yıl vakit geçtiği için artık o kadar önemsemiyorum bu durumu, fakat her yaşadığım şeyden çok güzel ders çıkartırım.

İşin Yapay Zeka Tarafı

Uluslar arası tanınmış sitelerden olan “fiverr” gibi platformlarının ucuz bir replikası niteliğinde olan Bionluk üzerinde yaşadğım bu harika deneyimimden sonra beni kapatmakla tehdit ettikleri, kapatırlarsa ağlayarak gözlerimden olacağım (!) hesabımı terk ettim. Sonrasında terk edildiği için kapatmadılarsa orada bir yerlerde duruyordur. Fakat beni bu gereksiz can sıkıcı deneyimi buraya dakikalardır yazmaya iten şey yakın zamanda yapay zekâ uygulamaları ile yaşadığım güzel deneyim oldu.

Yapay zekâ uygulamaları sanki birbirleri ile anlaşmışlar gibi garip bir şekilde hep 20 $ gibi aylık fiyatlar veriyorlar. Bu fiyatlara benim gibi boş işler yaptırmayı çok seven insanın bile %10’unu zor bir şekilde tüketebileceği kullanım limitleri tanımlıyorlar. İsterlerse 3 – 4 $ gibi fiyatlara daha az kullanım limitlerinin tanımlı olduğu fakat daha düşük bütçeli kişilerin de kullanabileceği paketler yapabilirler. Fakat yapmıyorlar, çünkü çok yeni bir teknoloji ve gelişmek için paraya ihtiyaçları var. Dolayısıyla kazanabileceği kadar çok para kazanmaya çalışıyorlar. İlgili şirketlerin pazarlama yöneticileri kim bilmiyorum fakat o yöneticilerin 3 – 4 dolar gibi fiyat etiketleri belirlerse fazladan milyonlarca abone edinerek tonla daha fazla para kazanacaklarını bilmiyorlar.

İşin bu tarafı çok da önemli değil zaten. Dediğim gibi hepsi çok yeni şirketleri ve gelişmek için bu şekilde sömürü fiyatlar belirlemek durumunda kalıyorlar. Ayrıca bu fiyat çok faiş gelmesine rağmen makul sayılabilir. Çünkü vermiş olduğum parayı bir yerde bu uygulamaların geleceğine bir yatırım ve bunları yapan yazılımcıların sahip oldukları ilmi bilgiye bir ödül olarak verdiğimi düşünüyorum. Kısaca daha fazla pahalanırlarsa muhtemelen bütçem bu uygulamaları kullanmaya yetmez ama şuan makul sınırları zorlasa da verilebilir bir para bu. Öte yandan bu bahsettiğim abonelikleri illa düzenli ödemek zorunda da değilsiniz. Aboneliklerin otomatik yenilenme özelliklerini kapatmak suretiyle sadece kullanmak istediğin aylarda 1 aylık tek bir abonelik satın alabilirsiniz. Diyelim ki ben sınav zamanlarında yapay zekânın yeteneklerine ihtiyaç duyuyorsam sadece sınavların yapıldığı ayda 1 aylık abonelik yapıp o ayın sonunda aboneliğimi iptal edebilirim. Sonrasında 3 – 4 ay sonra başka bir 1 aylık abonelik de yapabilirim.

Normalde böyle şeyleri sevgili ülkemde yapsam oligapol haline gelmiş şirketlere tonla cayma bedeli öderim. Bu konuda yapay zekâ şirketleri o kadar rahat ki, yakın zamanda yıl sonu indirimlerinden gaza gelerek Replit adında bir uygulamanın gidip 1 yıllık paketini aldım ve aldığım gibi kullanmaya başladım, epeyi bir kullanım limiti harcadıktan sonra hata yaptığımı anladım ve çok kolayca erişerek mesaj yazabileceğiniz destek kanallarına kullandığım kadar tutarın düşülerek kalan paramın geri ödenmesini istediğimi söyledim, adamlar hiç itiraz etmeden paramı o an geri yatırdılar. 24 saat geçmeden paramın tamamı kredi kartıma geri yatmıştı. Ülkem koşullarında Bionluk gibi bir site bile mümkünse paramın üzerine yatmaya falan çalışırdı. Bunu bildiğim için Replit’e yazdığım mesajda “bu konuda tartışmaya girmek istemiyorum ve başka hiç bir cazip teklif kabul etmiyorum” şeklinde bir şey de demiştim. Adamlar bildiğin peki deyip kullandığım kadar miktarı da benden tahsil etmeyerek paramın tamamını bana geri yatırdılar. Yani kaliteli bir uygulamanın premium sürümünü bildiğin bedavaya kullanmama izin vermiş oldular.

Bütün bunlar yaşadığım olumlu deneyimlere hep bir artı daha atmama sebep oluyor. Bunun yanında son bir ay içerisinde yapay zekaya birden fazla web tasarım, logo ve video yaptırdım. Bazıları çok komik, bazıları çok çirkin oldu fakat bazıları gerçekten harika oldu. Mesela yukarıda Merveye 55 $’a yaptıramadığım ve tırmalandığım “NFA” logosunu yapay zekaya sadece şu istemi girerek birkaç cent’lik kullanım limitine yaptırdım: @Imagen3 Can you design a logo that evokes Science, Technology and Engineering, consisting of the letters N, F and A, with natural and heartwarming colors? Bu istemin Türkçesi şu şekilde: @Imagen3 Bilim, Teknoloji ve Mühendisliği çağrıştıran, N, F ve A harflerinden oluşan, doğal ve iç ısıtan renklere sahip bir logo tasarlayabilir misiniz? Gerçekten harika bir logo çıktı ortaya ve ortaya çıkan logo aşağıdaki gibi:

Bu logonun birden fazla versiyonunu yaptırdım. Ayrıca yine birden 2 versiyonu olan bir intro videosu da yaptırdım. Gelecekte yapacağım YouTube derslerimde intro olarak kullanırım diye düşündüm. Üstelik bütün bunlar en fazla 5 – 10 Cent gibi bir paraya maal oldu. Kısaca Merve’ye 55 dolara yaptıramadığım ve birton kötü duygu yaşadığım işi “tamamen aynı lisanı kullanarak” yapay zekaya 5 cent’e yaptırdım. Aynı lisanı kullanmama rağmen hakarete uğramadım da. Bu da bana yukarıda anlattığım olayı tebessüm ederek hatırlattırdı. Çünkü bu ay içerisinde 23 dolarlık kullanım limitimin sadece %10’unu kullanarak 2 tane web tasarım, onlarca görsle ve videoyu yaptırdım. Ayrıca onlarca yeni şey öğrenerek çok güzel bir vakit geçirdim. Öyle ki YouTube’dan izlediğim videolarda bile bu kadar yeni bilgi öğrenmiyordum. O kadar keyif aldım.

Bilimsel çalışmalar gösteriyor ki şuanda yapay bir “zekâ” olarak adlandırılan yazılımların aslında tam bir zekâ örneği bile olamayabileceğini, eğer bir zekâ gösteriyorlarsa o zekânın en fazla ortalama bir ailede doğmuş ortalama bir bebeğin zekasında olduğunu gösteriyor. Yani bizim yapay zekâ diye bildiğimiz şey internette ki her bilgiyi detaylı bir şekilde bilebilen ve hatırlayabilen bir yeni doğmuş bebek aslında. Bu sebeple bazen çok çirkin web tasarımlar yapabiliyor, birden fazla istem girmene rağmen çirkin tasarımında diretebiliyor, yapmış olduğu resimlerde kaşı – gözü yamuk insanlar çizebiliyor, çok komik videolar yapabiliyor. Örneğin bir keresinde “sarışın, şapka takan komik bir kadın çizebilir misin?” şeklinde bir istem gönderdiğimde kadınları aşağılamak için böyle bir şey istediğimi düşünerek bunu yapmamayı tercih etmişti. Sonra aynı şeyi “dişi cinsiyette homosaphiens türünde komik bakışlı, sarışın ve şapka takan giyinik bir canlı çizebilir misin?” deyince yapmıştı. Ben de bir an “kadın” deyince “çıplak bir kadın” anladığını sandım ve sordum: giyinik bir kadın olamaz mı? Buna “kesinlikle öyle bir şey düşünmedim, komik ve kadın kelimelerini bir arada kullanman sistem tarafında kadınları aşağılayacağın yönünde anlaşıldı” şeklinde açıklama yapmıştı. Ayrıca yaptırmış olduğum bir videoda yürüyen bitki fidanları çizmişti. Bu da çok komikti.

Bütün bu gülümseten yanlış anlaşılmaların yanında yapay zekâ’nın öncelikle yukarıda bahsetmiş olduğum sosyal geri zekalıların işini çoktandır elinden almış gibi görünüyor. Çünkü yaptırdığım işleri bir araya getirdiğimde 400 dolar ile 1000 dolar arasında bir paraya yapılacak bir iş yaptırmış oluyorum. Bunların hepsini 20 dolarlık abonelik ücretine dahil olarak yaptırıyorum. En önemlisi Bionluk platformunda bahsettiğim arkadaşa 55 dolara yaptıramadığım işi 50 cente yapay zekaya yaptırdım. Ayrıca hiçbir kötü söz ve hakaret ile de karşılaşmadım. Her zaman kibar ve nazik bir tutum içerisinde bulunuyor. İnsanlardan görmediğim ayılık kalmadı sanırım, yapay zekâdan da görmediğim nezaket kalmadı resmen.

Bütün bunların yanında sosyal geri zekâlı olan webmaster, web tasarımcı, grafiker ve metin editörlerinin yukarıda bahsettiğim ajite tavrın yanında bir ortak özellikleri daha var: kendilerini assolist sanmaları. Benimle konuşamazsın, benimle konuşmaktan men ederim seni, ben yüceyim, ben assolistim gibi bir tavırları var. Arkadaş 1.sana doğrudan hakaret içeren bir kelime kullanmıyorum, 2.sen assolist değil işçisin ve iş yapmaya çalışıyorsun, ben de sana iş yaptırarak para vermeye çalışıyorum, 3.benim kelimelerimden doğrudan kafana göre bir anlam çıkartarak bana böyle davranmandan esas ben seni menederim.

Dolayısıyla gerçek hayatta kötü duygularla koşullandığım için Bionluk hesabımı terk ediyorum, ama bir yazılım olan yapay zekâ ile çok hoş vakit geçiriyorum. Yukarıda bahsettiğim ajite sosyal geri zekalılar da bu duruma: ekmeğimizi elimizden aldılar, adaletsizliğe uğradık, hak – hukuk – adalet gibi bir düşünceye kapılıp çöplük haline getirdikleri sosyal medyada saydırmaya devam ediyorlar.

Garip bir şekilde bu adaletsizlik değil, tam aksine adaletin ta kendisidir, olması gereken adalettir. Ünlü bir düşünür der ki: değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir. Muhakkak işini iyi yapan web tasarımcı ve grafikerler vardır. Benim midem bulandığı için bu alandaki tüm gruplardan ve sitelerden çıktım ve iyi web tasarımcı ve grafikerleri aramaktan vazgeçtim. Fakat sen, sana nazik davranana kafana göre bir anlam çıkartarak hakaret edersen zaten sana verilen rızka hıyanet ederek adaletsizlik yapmış oluyorsun zaten. Adaletsizliğin adaleti de adaletsizliktir zaten. Aslında yapay zekâ işini kötü yapanların yerini almak suretiyle adaleti sağlıyor. Sosyal geri zekalılarının kafalarının içinde şöyle bir düşünce sarmalı dönüyor: bu bana bunu dedi, bu dediği şeyin sonunda iyelik eki kullanmadı (Türkçe’den de anladıkları malum), oradan şu anlam çıkar, şua anlamı buraya bağlarsak, ben ona saldırsam o bilgisayar başından beni bulup bir şey diyemez, o halde o bana küfretti, ona saldırabilirim; sonra bir anda dönüyor gerçek hayata: ahaaa! sen bana küfür ettin ulan, sen bana nasıl küfür ettin, alsana küfür/hakaret diye ayı gibi saldırıyor.

Bu durum bana Üniversite okuduğum dönemlerde ki bir anıyı hatırlatır. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Eğitim Fakültesinde Fen Bilgisi Öğretmenliği okuduğum dönemlerde fakülte kampsümüzün hemen 200 metre aşağısında bir kırtasiye vardı. Biz de fotokobi vesaire ihtiyaçlarımızı oradan karşılamaya çalışırdık. Gel zaman git zaman devran öyle bir döndü ki fakülte kampüsünün kapısının hemen dibinde aynı fotokobi işini yapan ikinci bir fakülte açıldı. Tanıdığım – tanımadığım tüm öğrenciler anında jet hızında kapının dibinde açılan o yeni kırtasiyeye yönelip tüm işini ona yaptırmaya başlamışlardı. Ben bir yandan hem yeni kırtasiyede çalışan abi çok nazik bir insan, onu seviyorum, bir yandan da kızıyorum ona, çünkü daha yakın bir konuma kırtasiye açarak 200 metre aşağıdaki kırtasiyenin zarar etmesine sebep olmuştu.

En fazla 1 – 2 sene sonra 200 metre aşağıda açan kırtasiye iflas etti. Bir gün sohbetimiz sırasında sevgili eşim Ayşe Alperen’e (o da benimle aynı sınıfta Fen Bilgisi Öğretmenliği okudu 🙂 bu durumu anlatarak kendimce yanlış bir şey olduğunu, hatta iflas eden kırtasiyenin rıskıyla oynayarak ifllas etmesine sebep olduğunu, bunun etik olmadığını belirttim. Yukarıda da bahsettiğim gibi bazen şairin vermeye çalıştığı ana düşünceyi anlamakta güçlük çekiyorum, sevgili eşim beni aydırdı: iflas eden kırtasiyede çalışan arkadaş fakülteden gelen kızlara o.spu gözüyle bakıyordu, tacizlere varan davranışlar sergiliyordu, hatta çirkin toparlak tipine bakmadan sık sık kız öğrencileri cinsel ilişkiye davet ediyordu. O yüzden ona gitmeyi bıraktılar.

Bu açıklama olaya çok farklı bir gözden bakmama sebep olmuştu. Çünkü bahsettiğim iflas eden kırtasiyede çalışan toparlak abinin abisi aslen bizim hocalarımızdan birisiydi ve fakültede okutmandı. Abisi görece saygılı bir insan olmasına karşılık, kırtasiyedeki adamın beni de rahatsız eden yanları vardı. Örneğin bir keresinde benim “fiyatların gereksiz kaldırıldıktan sonra indirim yapıldığı” şeklindeki çok hayal gücü olmayan esprime kendisi “sen de kaldırmayı çok iyi biliyorsun” gibi kız öğrencilerin yanında saçma cinsel bir espri yapmıştı. Burada onun adına ben oldukça çok utanç duymuştum. Ayrıca çok sefer beni dolandırmıştı. Örneğin bir keresinde 5 kuruşa satılan kağıdı bana 50 kuruşa satmıştı. Ben başlangıçta şaka yaptığını düşünerek 5 kuruş uzatmıştım, adam hayır 50 kuruş diyerek elli kuruşumu haksız bir şekilde bir bakıma gasp etmişti.

Bu adamın fakültede okutman olan abisini de bu saçma ve akılsız davranışları ile rezil ediyor olmasını bir kenara koyacak olursak aslında kız öğrencileri taciz etmesi, erkek öğrencileri dolandırması ile yukarıda bahsettiğim aynı duruma sebep oldu: rızkına hıyanet ediyordu. Yani sosyal geri zekalı olduğu için bir bakıma kendisini ekonomik düzen içerisinde dışarıya doğru itmişti. Öyle ki bu arkadaşın ekmeğinden olması yapay zekâ gibi önemli bir değişiklik değil, fakültenin hemen dibine açılmış terbiyeli ve nazik bir abinin çalıştığı kırtasiye dükkanı gibi çok basit ve ufak bir değişik ile olmuştu. Sevgili eşimin de dediği gibi: onun kimse ekmeğini elinden almadı, o kendisi tüm ekmeğini kaçırmıştı. Gerçekten doğru.

Sosyal geri zekalılara önerilerim

Ekonomik düzen içerisinde kimse sana yanlış yapıyorsun yapma demez veya küfür hakaretlerine küfür ve hakaret ile karşılık vermez. Fakat çırpınınca batan bir bataklık gibi sonunda ortadan kaybolursun. Bir bakıma kendini ekonominin dışına doğru yine kendin sürüklersin. Bu her ne kadar acımasız ve adaletsizce gelse de aslında olması gereken ve adaletli bir şeydir. Ünlü bir düşünür der ki: doğada her gün bir aslan uyanır ve en yavaş koşan ceylandan daha hızlı koşmalıyım der ve yine her sabah bir ceylan uyanır ve der ki bu gün o aslandan daha hızlı koşmalıyım. Bu söz mevcut durumu çok güzel bir şekilde açıklıyor: bu acımasızlık değil, doğada ki kanunun bir sonucudur. Daha kötü olanlar her zaman elenmeye mahkümdür. Ancak en iyiler var olmayı başarır, yani işini en iyi yapanlar.

Sosyal medyada “kıyamet önceki sessizlik bu, çok kötü şeyler olacak, yapay zeka hepimizin işini elinden alacak” şeklindeki saçma sapan şeylerin hemen hemen hiç birine katılmıyorum. Zira işini kaybedenler sadece işini kötü yapan ve ajitasyon yapıp millete küfür – hakaret eden sosyal geri zekalılar olacaktır. Durumu yeterince kritik ettim diye düşünüyorum, son olarak olayı basit birkaç öneriyle bir toparlayalım.

  • Öncelikle yukarıda Bionluk gibi gerekesiz ve başarısız bir oluşum hakkında gereksiz zaman harcamayarak yazı yazmadığımı ve hukuki sürece bahsetmediğimi söyledim. Bu konuda bazı hatalı olan yanlarımı açıkladım fakat açıklamadığım bir şey daha var: Merve’nin ne yaşamış olabileceği. Merve, yukarıda da bahsettiğim gibi kafasından bazı düşünceleri döndürerek bir anlam çıkartıp saldırdı, oysa ki ben hiç ilave bir anlam ve art niyet gütmemiştim, fakat bunu kötü duyguları sebebiyle yapmış olabilirdi. Zira sabahın altısında uyanmış ve Bionluk başına geçmiş. Yani çok bunalacak kadar yorucu bir hayat sıtandartı olabilir. Ayrıca sosyal medyadan iş yapmaya çalışan, benim de aralarında bulunduğum insanlar şu durumu bilirler: kadın olduğunu bilen bazı sosyal geri zekalıların tacizine uğrarsın. Ben bile internet site projelerimden birisine açmış olduğum bir sosyal medya hesabında şirin bir bebek fotoğrafını profil fotoğrafı yaptığım için bazı sosyal geri zekalılar kadın olduğumu düşünerek asılmıştı. Arkadaşlarıma anlattığımda katıla katıla gülmüştü. Cinsel organının fotoğrafını atan da olmuştu, acılı erkek rolleri kesen de, naber fıstık diyen de. Dolayısıyla Merve de bu şekilde sosyal geri zekalılardan birisi olduğumu zannetmiş olabilir. Yani kendisine asılmak için 55 dolar gibi bir parayı gözden çıkardığımı zannetmiş olabilir, fakat paramla daha güzel şeyler de yapabilirdim. Dolayısıyla kendisini vicdanen affettim, o da benim gibi o dönem kötü duygular içerisinden geçiyor olabilirdi, ben de Bionluk platformunun altın değerinde (!) olan hesabını terk ettim ve bu ilk deneyimim benden hiçbir grafikerin para kazanamamasına sebep oldu. Dolayısıyla ilk önerim sosyal geri zekalılardan uzak durum şeklinde olacak. Bunlar cahil insanlardır ve biraz baş ağrısı haricinde size verecekleri hiçbir şeyleri yoktur.
  • Bilgisayar başında iş yapan benim gibi insanlardansanız bilirsiniz ki klavyeden yazı yazmak çok kolaydır. Dolayısıyla gerçek hayatta bir insanla kavga edecek gücünüz yoksa, dayak yiyecekseniz, sosyal medyada o davranışları yapmaktan kaçının. Aslında birçok şeyi avukatıma devrederek güzel bir tazminat da yiyebilirim. Fakat insanların karakterini kabul ediyorum ve bu tip şeylerden uzak duruyorum. Çoğunlukla bu tip yerlerden uzak durmayı seçiyorum. Dolayısıyla eğer sosyal medyada gelişmeyi düşünüyorsanız kesinlikle kimseye klavye delikanlılığı yapmayın. Gerçek hayatta bir nezaketiniz varsa aynı şekilde devam edin.
  • Bende bazen cahilce davranışlarda bulunabiliyorum. Örneğin bir keresine ünlü bir kişinin adına hesap açan bir kişiyi dolandırıcı sanarak hakaret etmiştim. Sonra o kişi bir fan hesabı açmış genç bir kadın çıktı. Sonrasında bu şekilde cahilce davrandığım için kendime kızmıştım. Dolayısıyla cahilce davranışlar sonradan üzülmenize sebep olabilir. 1.si cahil cahil şeyler yazan kişilere cevaplar vermeyin, 2.si sizde o şekilde şeyler yazmayın. Çünkü bir süre sonra sosyal geri zekalılara cevap yetiştirmeye çalışırken bir bakıyorsun onlar gibi olup çıkmışsın, kendine şaşıp kalıyorsun. Dolayısıyla cevap vermemek, çok kağınıyorsa da engellemek en doğrusu. Sibel Kekillinin tüm Türkiyeyi engellemesi gibi, bence gayet yerinde bir davranış.
  • İnsanların yapmış olduğu davranışlardan ve söylemiş olduğu sözlerden anlam çıkartmaya çalışmayın. Aslen ilginç bir şekilde bu davranışı ben de çok yapıyorum ve kalbimi oldukça zorluyor bu düşünceler. Düşünmemek zor, anlam çıkartmamak zor fakat çoğu çıkardığın anlamı karşındaki sosyal geri zekalı aklından bile geçirmemiştir. Sen sadece öfkelendiğinden kalıyorsun. Dolayısıyla iş yapmaya devam edebilmek için söylenen bir şeye odaklanma, işe odaklan.
  • Yapay zeka birilerinin işini elden alacaktır. Aynen sanayi devriminin tarım işçilerinin ve ipek tüccarlarının işini elinden aldığı gibi. Öte yandan işini iyi yapan insanların yapay zekâ ile çok güzel şeyler yaparak tam aksine daha refah dolu bir hayat inşa edeceğini düşünüyorum. Her şey iyi olanı daha iyi hale getirir, kötü olanı daha kötü. Dolayısıyla sen iyini iyi yapıyorsan tabi ki yapay zekâ onu daha iyi bir hale getirecektir. İşinizin elden gideceğini düşünüyorsanız zaten o işi hak etmiyorsunuzdur. Örneğin benim yaptığım öğretmenlik mesleğinin yerine yapay zekânın geçmesi şuan itibari ile çok zor. Öyle ki şuan kamuda görev yapan öğretmenlerin tamamı kendi mesleklerinden emekli olur, yapay zekâlı öğretmenler ancak öyle ortaya çıkar. Çünkü aynen uzaktan eğitimde çocukların hiç birini bilgisayarın başına oturtarak derse katamadığımız gibi yapay zekâ’da başına oturan bir öğrenci bulamadığı zaman başarısız olacaktır. Ayrıca sınıflarda öyle öğrenciler var ki benim gibi sert bir öğretmenin bile içinden geçiyorlar, yapay zekâya ne yapacaklarını hayal bile edemiyorum. Belki 5 – 10 yıl sonra başarılı ve iyi öğrencilerin eğitim gördüğü okullarda öğretmenleri tamamen kaldırmak yerine yavaş yavaş öğrencileri bilgisayarların başına oturtarak onlara neler yapabilecekleri konusunda rehberlik yapan konuma getirirler. Bunu tüm okullarak yaymak için onlarca yılın daha geçmesi gerekir. Burda da benim için garip bir durum ortaya çıkıyor: benim gibi yapay zekâyı işinde kullanmaya çalışan öğretmenler tam anlamıyla işsiz kalmak yerine daha fazla para kazanacaklarıdır. Dolayısıyla bir sonraki önerim kendi topuğunuza sıkmayın olacaktır. İşinizi yapay zekâ almayacak, siz kendiniz bırakacaksınız.
  • Teknoloji gelişecektir ve insanlığın zeka puanı ortalama olarak her 10 yılda 3 puan artmaktadır. Yani gelecekte çok daha farklı teknolojiler ortaya çıkacak ve ortalama olarak her 10 yılda bir sıradışı bir teknoloji ortaya çıkıyor. Microsoft Word çıktığında arzuhalciler işinden oldu, cep telefonlarına 4G teknolojisi çıkınca internet kafeciler işinden oldu. Sonunda ölmeyince bir şekilde yeniden paranı kazanıyorsun, fakat denemeye devam etmen ve gelişen düzene ayak uydurman gerekir. Ayak uyduramayanlar çıkacaktır.
  • Son olarak benim de çok müzdarip olduğum bir konu: insanlara nasıl davranacağını ve konuşacağını bilememek. Eşim hep “senin duyduğundan anladığın ve karşıya anlattığın şey hep farklı oluyor” der. Dolayısıyla ben de aslında sosyal zekasını geliştirmeye çalışan bir insanım. İnsanları kabul etmesini, onların yaptıklarına değil kendi işine odaklanmasını öğrenmek gerekiyor. Sonuçta siz kaba davrandığınız için suçlu oluyorsunuz ve belkide benim burada verdiğim örneklerde olduğu gibi karşındaki insan belki de öyle bir şey dememiştir, emir vermemiştir veya en basitinden senin kültüründe hakaret, dalga geçme veya emir olarak algılanan kelimeler başka kültürlerde sıradan normal bir şey olabilir. Dolayısıyla sosyal zekanızı geliştirmeniz önemli.

Her yerde olan sosyal geri zekalılarla olması gerektiği gibi baş etmeniz ve yapay zekâyı olması gerektiği gibi kullanmanız dileğiyle…

TEPEYE DÖN