İnsanlığın benim ömrüme denk gelen son 30 yılını incelediğimde kapitalizm ekonomik düşüncesinin çok iyi uygulanması sonucu zaman zaman bazı teknolojilerin bir anda moda olduğunu, sanki o teknolojilerin bir devrim niteliğinde bir şey olduğunu, daha önce hiç var olmadığını ve uzaydan düştüğünü vesaire söylüyorlar bize.
Şimdi burada tutup kapitalizm güzellemesi veya çirkinlemesi yapmayacağım. Ayrıca insanların cahilce moda olanı herkese bedavaya pazarlamasından falan bahsetmeyeceğim. Öte yandan bu bedava pazarlama öyle bir düzeydedir ki bu şirketlerin bir dönem hiç pazarlama gideri harcamadan milyar dolarlar kazanmasına sebep olmuş.
Birkaç örnek vermek gerekirse: Örneğin benim çocukluğumda bir televizyon modası çıkmıştı. Büyüklerimiz oturmuş Sony televizyonlar mı daha iyi yoksa Telefunken televizyonlar mı diye tartışır olmuşlardı. Telefunken’e ne oldu bilmem ama Sony halen daha bir teknoloji devi durumunda ve medya sektöründe dev yatırımları bulunuyor. Daha sonra bir telefon modası oldu. Herkes Nokia mı daha iyi Samsung mu diye pazarlamaya çalıştı. Daha sonra akıllı telefonlar için bu defa Samsung mu daha iyi yoksa Apple mı vesaire, nihayetinde günümüzde yapay zeka moda olunca OpenAI mı daha iyi Claude mu gibi saçma sapan yarıştırmaların sosyal medyada döndüğünü görmekteyim.
Aslen bu tip pazarlama şekline “kulaktan kulağa reklamcılık” denir ve normal internet ve televizyon reklamcılığına oranla binlerce kat daha etkilidir. Örneğin Apple iPhone telefonlarını otomobil fiyatına satıyor ve sana sunduğu değer “hiç bir şey” olmasına rağmen, bir zamanlar yılda 35 – 40 milyon adet bu telefonlardan satıyordu. Öyle ki bu “moda”, “janımmm benim ki iPhone yehaaa” gibi görgüsüzler sayesinde, Apple firması ortalama bir teknoloji firmasıyken Unicorne haline geldi. Sonra aynı şeyi Apple Vission adlı şnorkel… şey pardon VR Gözlüklerinde yapmaya çalıştı. Bazı arkadaşlar ne hikmetse sokakta şnorkelle… şey pardon Apple Vission ile gezmeye başladı. Nedense bu sefer bu pazarlama stratejisi yemedi.
Muhtemelen bu gözlüğü normal, havalı bir güneş gözlüğü kadar küçültmeyi başaramadıkları sürece kulaktan kulağa reklamcılığı tutmayacaktır. Çünkü insanlar 3500 $ fiyat etiketine bir bakıyor, gözlüğe bir bakıyor, bazıları yine bunu “prestij” diye Apple için bedavaya pazarlamaya çalışıyor. (Aynısını daha önce Microsoft Hololens için Barış Özcan adlı arkadaş da yapmıştı.) Fakat insanlar bir şekilde anormal büyük ve ağır bir şeyi kafalarına takıp gezmek istemiyor.
Bir taraftan 3500 $ olan şey (iMac bilgisayarlar bile 1200 $) ülkemize geldiğinde 320 bin ₺ civarında bir fiyat bandında olacak. Apple diye bahsettiğim firma ise; benim “hiç bir şey” dediğim yere “prestij” koy, bunu satıyor sana. Sonra insanlar sokakta bunlarla gezince diğer insanlar için komik bir duruma düşüyorlar. Yani “prestij” bir şekilde “komedi” haline döndüğü için Apple’ın bu sefer bu kartı oynaması tutmadı. Halbuki Apple Watch, Appe TV, AirPods, iPad ve hatta Macbook Air ürünlerinde çok işe yaramıştı. Çünkü bunlarda gerçekten pazarladığı “prestij” olayını verebiliyordu sana. Yani birisi çantasına Macbook Air koyup (evet, gerçekten normal kadın çantalarına bir leptop girmişti), bir kafeye gidip bu leptopu masanın üzerine koyup “Janımmm bana bir ice chocolate mocha” diye seslenebiliyordu. Aynısını Apple Vission ile yaparsa alay konusu oluyor. Yani bu sefer “prestij” adı altında “dalga konusu olmak” satmış oldu insanlara. Kısaca ben olsam 320 bin ₺ vererek Apple Vission mu alırım yoksa 4.418 ₺ vererek şnorkel mi alırım? Bana göre şnorkel daha havalı.
Buraya kadar sanki Apple firmasının başarısız bir ürünü üzerinden kulaktan kulağa reklamcılık stratejisini inceliyor gibi görünüyorum fakat bu işi uzmanına bırakmak daha doğru olur. Çünkü pazarlama konusunda henüz fazlaca cahil sayılırm. Buraya kadar yazdıklarım iki şeyi gösteriyor: 1.Benim bir konuya girerken ne kadar alakasız bir perspektiften düşündüğümü gösteriyor. 2.insanların moda adı altında ne kadar cahil yerine konulduklarını gösterme çabamı gösteriyor.
Bu konuyu da uzmanlarına devrettiğimize göre kulaktan kulağa reklamcılık yoluyla bazı mühendislik ürünleri bu şekilde pazarlanıyor, fakat bunlar ne yeni ürünler, ne ilk defa çıktılar, ne de uzaydan indiler. VR Gözlüklerinde olan şey şuan Yapay Zeka alanında da oluyor. İnsanlar sosyal medya üzerinden “bedavaya” bu ürünlerin pazarlamasını yapıyor, çünkü bu işin modasından kendileri de bir etkileşim almaya çalışıyor. Üstelik birçok videoda bu teknolojinin “2019 yılında çıktığını” falan duyuyorum.
Kısaca yine bu “yeni çıktı”, “moda oldu”, “patladı gitti” şeklindeki savsata yeniden dönüyor. İşe de yaramış görünüyor. Çünkü 2018 yılında açık kaynaklı yazılım üzerine çalışan basit bir kar amacı gütmeyen kurum olan OpenAI firması (Adında bu yüzden “Açık” yani “Open” kelimesi geçiyor, açık kaynaklı yapay zeka ile başlamışlar.) bu gün Chrome tarayıcıyı satın almayı teklif edecek kadar ileri gidebiliyor, kâr amacı güden bir firma haline gelmeye çalışıyor, bu sebeple Elon Musk tarafından dava ediliyor, halihazırda zaten Microsoft ile kol kola gidiyor ve her ay 1 milyar $ vererek bunu satın aldı, 2 milyar $ vererek şunu satın aldı gibi haberlere konu olacak kadar büyük hale geldiler.
Üstelik Türk tipi pazarlama şekli olan “fakir edebiyatı” tekniğini dahi uyguluyorlar. Sam Altman adlı arkadaş hergün bir yerlerde röportaj vererek “zarar ediyoruz” diyor. 2 milyar $ vererek şirket satın alacak parayı o halde nereden buluyorsunuz? Neyse…
Kısaca şuanda yapay zeka konusunda bize yanlış aktarılan şeylerin doğruları şu şekilde:
- Yapay zeka gökten düşmedi, uzaydan inmedi, sende bunun üzerinde çalışarak kendini geliştirebilirsin. Ben şahsen bu trene atlamaya çalışıyorum fakat bundan önceki moda olan teknolojilerde de olduğu gibi bu treni de kaçırdığımızı görüyorum. Halihazırda Google TensorFlow adını verdiği yapay zeka kütüphanesini açık kaynaklı olarak yayınlamış. Aynısını Facebook (Meta) ise PyTorch adlı makine öğrenimi kütüphanesi için yapıyor. Apache gibi açık kaynak yazılım vakıflarının bile mxnet adında yapay zeka ve makine öğrenimi kütüphaneleri bulunuyor. Yapay zeka alanında bir anda parlamış firmalardan birisi olan Huggig Face firması ise Transformers kütüphanesini çoktan açık kaynaklı olarak yayınladı. Kısaca bu bir ilim alanıdır, bu trene binen yol alacak. Necip Fazıl gibi sıradan bir insan bile günümüzde kendisini bu bilim dalında geliştirmek yoluyla bu trene binebilir. Jensen Huang adlı arkadaşın da dediği gibi yapay zeka öğrenmezseniz bir gün işinizi yapay zeka öğrenmiş birine kaptırırsınız. Burada dikkat edilmesi gereken bir noktada var: insanlar “yapay zeka işimizi elimizden alacak mı?” şeklinde spekülasyon yapıyor ama işimizi elimizden alan yapay zeka değil, bu ilmi öğrenen daha ilim sahibi insanlar olacak.
- Yapay zeka yeni bir teknoloji alanı değil. Hatta kökenleri 1960’lı yıllara gidiyor. Antik Yunan Şehir Devletlerinde bile “insan yeteneklerini taklit edebilen makineler” şeklinde yazılar yazan düşünürler bulunuyordu. Kısaca birkaç örnek veremek gerekirse: Devlet baba MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu) teknolojisini 2007 yılından beri kullanıyor ve örneğin Necip Fazıl’ın tüm verileri burada nasıl entegre ediliyor? Makine öğrenimi sayesinde. Basit bir örnek ise eskiden beri sosyal medyaya bir fotoğraf yüklediğinizde ilgili uygulama yüklediğin fotoğraf üzerindeki çirkin bir adamın fotoğrafını etiketleyerek “Necip Fazıl’ı etiketle” gibi şeyler çıkartıyordu sana. Necip Fazıl’ı nasıl tanıyordu? Makine öğrenimi sayesinde. FaceApp, SnapChat, instagram gibi uygulamalar fotoğraflarınızı o kadar ilginç bir şekilde nasıl otomatik olarak manipüle edebiliyor? Yapay zeka sayesinde. Kısaca yıllardır zaten bu teknolojiyi kullanıyordunuz.
- Yapay zeka devrim niteliğinde bir şey değil, sadece bir yardımcıdır, gelecekte başka devrim niteliğinde teknolojilerin çıkacağına emin olabilirsiniz. Örneğin robotik teknolojiside çok hızlı bir şekilde kenardan gelişmektedir. Hatırlıyorum Asimo adlı robot merdivenden yuvarlandığı için herkes gülmüştü fakat bu gün insan gibi yürüyebilen, ayakta duran, karete yapabilen robotlar geliştiriliyor. Hatta birebir bir insan gibi görünmeleri için elektronik kas lifleri bile geliştiren firmalar var. Hep internette bir yerlerde, iki ayağı üzerinde durarak twork yapan robotlar, bir ipe asılarak insan benzeri kasları ile hareket eden robotlar sergileniyor. Peki robotik teknolojisi sessiz sessiz insana benzemek yolunda bu şekilde ilerlerken yapay zeka neden bu kadar çığırtkanlığa sebep oluyor? Yukarıda saydığım sebeplerle 20 $’dan 6 – 7 bin $’a kadar giden aylık aboneliklerini sizlere monte edebilmek… şey pardon, satabilmek için. Yanlış anlaşılmasın ben de fiyatı 20 $ olan aboneliklerden birisni kullanıyorum ama 200 $ fiyat ile sattıkları ama yine de zarar ettikleri ChatGPT Pro aboneliğinin bana 200 $ kadar bir fayda sağlamadığı inancındayım. Hatta ödediğim faturaların boyutunu düşündükçe benim gibi az kullanan ama sık kullanan kişiler için de “Neden 2 – 5 $ fiyat bandında bir abonelik yok?” diye düşünmeden edemiyorum? Çünkü 20 $ veriyorum ama bana tanımlanmış limitleri sonuna kadar kullanamıyorum ama başkası aynı parayı verip benim kullanmadığım limitleri de kullanıyor. Yani başkası için bir bakıma yapay zeka ısmarlamış oluyorum. Neden? Çünkü bu şekilde hem “zarar ediyoruz” edebiyatı yaparak hem de daha çok kazanıyorlar. Neyse…
Dorğu bilinen yanlışlara ilaveten bir tane de doğru bilinen doğru var, o da şu: robotik ve yapay zeka teknonolojisi gelişiyor, muhtemelen bir sonraki devrim niteliğinde moda teknolojide insansı robotlar (androitler) olacak, o teknoloji de muhtemelen spekülasyonlara sebep olacaktır, fakat bu teknolojiler gelişirken mühendislerin örnek aldıkları bir canlı var: insan.
Sizlere “Yapay zeka modeli” diye lanse edilen şey aslında insan beynindeki sinirlerin birbirlerine bağlanarak oluşturduğu desenlerin bilgisayar ortamında simüle edilmiş halidir. Hatta nörobilimde de bu desenlere “model” denmektedir. Yada yukarıda bahsettiğim elektrikli kas liflerinin neyi örnek aldığını söylememe gerek yok her halde: insan benzeri memeli hayvanların (primatların) kas liflerini.
İnsan veya diğer hayvanların beyin, kas ve diğer organlarının, kısaca biyolojinin mühendislikte kullanılması şeklinde ortaya çıkan mühendislik dalının bir adı bulunmaktadır: Biyomimikri.
Biyomimikri
Benimde Yüksek Lisans Tez konum olan Biyomimikri aslında adı çok duyulmamış fakat tüm mühendisler tarafından çok çalışılan bir mühendislik dalıdır. Konusu ise doğadaki yapıların mühendislikte taklit edilmesidir. Japonların, hızlı trenlerin tünele girerken çıkardığı iç gıcıklayıcı sesi gidermek için sinek kuşlarının gaga yapısını örnek alması, su geçirmeyen şık kıyafetler için kumaş geliştirmek için nilüfer bitkisinin yaprak yapısının örnek alınması gibi birkaçtane klişe örnek bulunmaktadır. Biyomimikri hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız Biyomimikri Enstitüsü ve AskNature adlı kâr amacı gütmeyen kuruluşların sitelerinden faydalanabilirsiniz. Ben de vakti zamanında bu sitelerin büyük bir müdavimiydim.
Aslen “devrim niteliğinde” diye bahsedilen teknoloji olan yapay zeka ve muhtemelen 3 – 5 yıl sonra aynı şekilde pazarlanacak olan insansı robotlarda aslen 10 milyon yıldır doğada var olan bir teknolojiyi baz alıyor: insan beyni ve insan kasları. (Şimdi tutup “insan 300 bin yıldır var cahil” diyecek birisi olursa benden öğretmen dayağı yer, insandan önce de Homo Erektus, Homo Habilis, Homo Neandartalasis gibi 14 farklı insan türü vardı. Bu insan türleri yaşadı ve onları biz tespit ettik. Hatta modern insanlar olarak bildiğimiz biz Homo Saphiensler de Homo Erektus adlı insan türünden evrimleşmiş ve onların torunlarıyız, doğrudan onların soyundan geliyoruz.)
AskNature tarafından “Doğadan ilham alınan teknolojiler” olarak tanımlanan Biyomimikri bu gün her mühendisin az – çok bildiği bir mühendislik alanıdır. Aslen yapay zeka geliştirilirken insan beyninin örnek alınması, otonom sürüşlü arabalar, bilgisayarlı görü, insan kaslarına benzer elektrikli kas lifleri gibi günümüzde milyar dolar kazandırabilecek teknolojiler de birer Biyomimikri örneğidir.
Dolayısıyla günümüzde “yapay zeka mühendisi” gibi zorlama disiplin alanlarının üretilmeye çalışılmasını mantıksız buluyorum, çünkü halihazırda böyle bir disiplin var: Biyomimikri. Bu sebeple günümüzde Biyomimikri, bazı Mühendislik Öğrencilerinin hobi olarak öğrendiği bir mühendislik disiplini olmamalı, tam aksine doğrudan “Biyomimikri Mühendisliği” adında Mühendislik Fakültesi bölümlerinin açılması gerekmektedir.
Bu yazımı okuyanlar arasında bir öğrenci varsa ve gelecek kariyerini mühendis olma yönünde şekillendirmek gibi bir düşüncesi varsa onlara tavsiyem Biyomimikri alanına da bir bakmaları olacaktır. Çünkü insan tembel bir varlıktır. Makinelerin bizim yerimize tüm işleri yapan itaatkar köleler olmasını istiyoruz. Bunu yapmanın tek yolu da insan gibi düşünebilen ve insan gibi hareket edebilen, hatta çok saçma bir şekilde insan gibi seks yapabilen (neden o işi de makineye devretmek isterler anlamıyorum, tembellikten çocukları olmuyor her halde) makineleri üretmekte yatıyor. Bunu yapmanın yolu da insan biyolojisine bakmaktır. Yani insan biyolojisi üzerine Biyomimikri yapmakla olabilecek bir şeydir.
Gelecekte insanlar aç ve işsiz kalmayacaktır. Çünkü bir yerde bir insan varsa ve ölmemişse o insan yaşayacak bir yol bulacaktır. Zaten “devlet” terminolojisi gereği bir yerde insan yoksa devlet de yoktur. Yani en başta devletin kendisi var olabilmek için sizleri yaşatmak zorundadır. En fazla gelecekte insan yerine geçen bu makinelerden vergi alarak onları size dağıtarak yaşamanızı sağlarlar. Bu da insanların %99’unun hoşuna gidecek bir şeydir. Yani bir insan yaşıyorsa o insanın yiyecek yemeği vardır demektir. Dolayısıyla gelecekte yapay zekalı insansız robotlar sayesinde işsiz kalmayacaksınız, bazı insanlar o yazılımları ve makineleri satın alacak ve kullanacaktır. Yani ekonominin şekli ağır sanayiye değil buna bağlı hale gelecektir.
Gelecekteki işsizlik oranının şuankinden çok da farkı olmayacaktır. Sadece bu teknolojileri kullanarak para kazanan insanların sayısı oldukça artacaktır. Bu sebeple herhangi bir teknolojiye saçma sapan cahil komplo teorisyenlerinin kafasına bakarak öcü gibi yaklaşmayın. Acaba yapay zeka dıjjj güçlerin oyunu mu? Bizleri işsiz bırakmaya mı çalışıyorlar? Bu kafayı hiçbir dış güç istemiyordur, emin olabilirsin. Çünkü bir teknoloji ancak onu satabildikleri zaman geliştirebilirler. Dolayısıyla bu teknolojileri kullanmak diğer insanların önüne geçmenize sebep olacaktır.
Gelecekte daha fazla para kazanmak isteyenler ise bu teknolojiyi geliştiren insanlar olacaktır. Dolayısıyla bu teknolojileri geliştiren şirketler yeni Unicorne’lar olacak. Apple gibi bunun gerisinde kalanlar değil. Bu teknolojiyi geliştirmeyi öğrenen insanlar daha fazla para kazananlar olacaktır, komplo teorilerini cahilce tekrar edenler değil. Kuşkusuz cahillere yönelik içerikler üretmek güzel bir kazanç alanı, çünkü satıyor yani bu içerikler. Fakat helal yönden çok kazanmak istiyorsanız direk bu teknolojilerin mutfağında yer almak gerekir.
Bu da iki yolla olabilir. Ya kendi mesleğinizde bu teknolojiyi aktif bir şekilde kullanan bir insan olmanız gerekiyor. Çünkü bu teknolojileri kullanan kişiler muhtemelen işlerini sizden daha düzgün ve hatasız yapar hale gelecektir ve sizlerin yerine geçeceklerdir. Örneğin ben halihazırda derslerimde kullandığım bazı öğretim materyallerini geliştirirken yapay zekadan faydalanıyorum ve muhtemelen gelecekte yapay zeka kullanmayan bir öğretmenden fazlaca öne geçeceğim. Ya da bu işin mutfağında yer almanız gerekir. Yani doğrudan bu yazılımları ve teknolojileri geliştiren insanlar arasında olmanız gerekir. AGI denen bir kavram var. Bu sanıyorum Artrifical Genral Intelligant (Yapay Genel Zeka) açılımı olması lazım. Bu kavramı kısaca insan kadar iyi düşünebilen ve akıl yürütebilen bir yapay zeka olarak açıklayabiliriz.
Peki bu insan kadar güçlü yapay zeka nasıl mümkün olabilir? Biyomimikri sayesinde. Örneğin bu gün yapay zeka diye bildiğimiz yapılar da nöron adı verilen şeyleri kullanıyor. Bu doğrudan bir biyomimikridir. Çünkü insanların beyninde nöron adı verilen sinir hücreleri vardır, bunlar akson ve miyozin adı verilen bazı çıkıntılar üreterek diğer hücreler ile bağlanırlar. Yani sinaps yaparlar. Zaten yapay zekada da verilerin tutulduğu ana hücrelere doğrudan nöron (bazen de node) deniliyor. Buna ayrı bir kavram bulamamışlar. Fakat sinapslara “parametre” diyorlar. Yani bizim nörolojiden bildiğimiz sinapslar yapay zekadaki parametrelerdir. Bu da dorğudan bir Biyomimikridir.
Fakat bu biyomimikride bir hata var. Geliştirilmesi gereken yeni bir problem durumu var: insan beyninde bir nöron bir ateşleme yaptığında sadece doğrudan tek bir sinapsı kullanarak en yakın nöronu ateşleyebilir. Örneğin ben şuan bu yazıyı yazarken beynimde sadece bu yazıyı yazmayla alakalı olan sistemler çalışıyor. Beynimin tamamı aynı anda ateşlenmiyor. Yapay zeka ise tek bir sorgu yapsan da 1 milyar sorgu yapsan da aynı anda modelin tamamını ateşler. Bu, sadece bu yazıyı yazmak için beynimde taa doğduğum günden beri tüm bilgilerin aynı anda gözümün önüne gelmesi ve onların arasından bu yazıyı yazacak şeyleri seçmeme benzer.
Yapay zekanın bu özelliği aşırı enerji tüketmesine sebep olur. İnsan beyni sadece 20 W enerji tüketerek bu kadar karmaşık ve mantıksal işlemleri milisaniyeler içerisinde yapıyor. Yapay zeka ise 16 bin tane H100 ekran kartı ile (Bu ekran kartlarının tanesi 70 – 95 bin $ arasında bir fiyata satılır ve 85 GB VRAM bulundurur.) iki yaşında bir bebeğin zekası kadar bir zeka üretebiliyorsun.
Bu kadar ekran kartının tükettiği enerjiyi bir yana koy, insan beyninin tükettiği enerjiyi bir yana koy. Bu şekilde bir enerji harcayarak, aynı anda trilyonlarca parametreyi (sinapsı) ateşlemek mantığından dolayı insan beynin ancak %7’si kadar bir zeka üretebiliyoruz. Dolayısıyla bu problem durumunu çözmek için alanda Biyomimikri yapabilen insanlar gelecekte çok güzel maaşlar alacaktır.
Gelecekte bir Biyomimikri uzmanının, insan beyni gibi sadece gerekli olan sinaps ve nöronların ateşlendiği bir yapay zeka algoritması geliştirmesi gerekecektir. Bu yapay zekayı hem daha demokratik hale getirecektir hem de gelişimi önündeki en büyük engeli kaldıracaktır. Çünkü bu gün açık kaynaklı ve yerel bilgisayarında çalıştırabildiğin yapay zeka modelleri var ve onları herhangi bir insan kendi bilgisayarında indirip üzerinde çalışabilir. Ama halktan hangi insan tanesi 2.3 Milyon ₺ olan H100 ekran kartından 5 tane satın alabilir? Zira örneğin DeepSeek R1 yapay zeka modelini herhangi bir insan indirip bilgisayarında çalıştırabilir ama sadece en zengin olanları 5 tane H100 alıp bunu çalıştırabilir. Çünkü DeepSeek R1 modelinin 671 Milyar parametreli (sinapslı) olan model 410 GB yer kaplıyor ve yukarıda bahsettiğim tüm nöronların aynı anda ateşlenmesi mantığından dolayı 410 GB ekran kartı gerekiyor bunu çalıştırmak için. Zira çalışması için tüm modelin ekran kartına yüklenmesi gerekiyor. Bu ne kadar demokratik olabilir? Aynı zamanda bu mantık aşırı miktarda enerji tüketiyor ve dünyadaki enerji kaynakları fazlaca kısıtlıdır. Bu teknolojilerin şuanki zarzor gelişir hali bile dünyada iklim sorunlarına sebep oluyor. Dolayısıyla insan beyninin 20W enerji ile aynı işi kat kat daha iyi yapma mantığının çözülmesi de Biyomimikri çalışmalarına düşüyor.
Günümüzde at arabası sürücüsü her halde çok az vardır. Binde bir falan çıkar herhalde bu meslekle ilgilenen bir insan. Fakat 1600 yılında “otomobil diye bir şey çıkacak ve at arabası sürücülerine daha ihtiyaç kalmayacak, gelecekte tüm at arabası sürücüleri işsiz kalacak” şeklinde bir şey deselerdi herhalde tüm at arabası sürücüleri kazan kaldırırdı. Fakat bu gün geldiğimiz noktada at arabası sürücülerine ihtiyacımız yok ama araba kullanarak yine para kazanmaya devam eden taksi, VIP araç, Dolmuş, Otobüs şoförleri bulunmaktadır. Ayrıca bu gün otomobillerin tamiri, bakımı, servisi, satışı ile ilgili mesleklerden zengin olan milyonlarca insan var.
Burada da mantık aynı şekildedir. Biyomimikri ile ilgilenmek, aynı zamanda bu tip teknolojilerin yazılımsal ve donanımsal alt yapısını anlamaya çalışmak, bunu geliştirmek çok önemli. Bu geliştiricilik de doğrudan biyomimikri ile ilgilidir. Çünkü doğrudan insan beyni ve insan kasları göz önünde bulundurulması gerekir. Gerek bunların gelecekte çok az enerji kullanarak hem verimli hem demokratik hale gelmeleri, gerek de insandan daha iyi hale gelerek hedeflenen yere ulaşmaları Biyomimikri çalışmalarına bağlıdır. Dolayısıyla bu mühendislik alanı ile ilgili herhangi bir yazılım veya donanım geliştirme işine girişmek gelecekte bu işin tamiri, bakımı ve servisi ile ilgili para kazanmaya giriyor. Bu teknolojileri bu günden itibaren kendi işimize entegre etmek de aynı şekilde taksi, özel araç ve dolmuş şoförlerinin yaptığı şekilde para kazanmaya devam etmek anlamına geliyor.
Şöyle söylemek fazla ütopik ve mantıksız olur: gelecekte biz yatacağız, robotlar ve yapay zeka çalışarak bizleri zengin edecek, zenginlik içerisinde yüzeceğiz. Burada saçma olan şey şu: bu teknolojiler aslında çok demokratik olmasa da fazla demokratikler. Zira benim şuan masamın üzerinde bulunan RTX 3090 ekran kartlı bilgisayarda bu modellerden 5 – 6 tanesi var ve çalışmaya devam ediyorlar. Evet, bu modellerin üzerinde çalışmak için piyasadaki tüm RPG oyunlarını çalıştırabilecek bir bilgisayara ihtiyacınız ve evet, bu bilgisayarları benim gibi sıradan bir öğretmen de satın alıp deneyebiliyor. Yani hiç para kazanmayan bir kişinin de erişerek kullanabileceği ve geliştirebileceği şeyler değiller; fakat bu kadar paradan daha fazla parayı toplumun %95’i kazanıyor zaten. Yani sen bir şeyde gelişirken başka insanlar da kendilerini o alanda geliştirerek bir rekabet ortamı oluşturacaktır. Bu da temelde sizi ağbaht etmez ama iyi miktarda gelir sağlar.
Bu söylediğim şeylere örnek olarak 2010’lu yıllarda mobil uygulama geliştiriciliğini ve bu gün YouTube üzerinden yayıncılık yapmayı örnek olarak verebilirim. Bu iki meslek te kendi dönemlerinde iyi para kazandırmış mesleklerdir. Bu gün, bu mesleklere sıfırdan giren kişinin başarılı olma şansı giderek azalmıştır ama bu para kazanamadıkları anlamına gelmiyor. Bu günde hala güzel bir mobil uygulama geliştirirsen veya çok abonesi olan bir kanal açabilirsen iyi para kazanırsın.
Geleceğe yönelik böyle bol bol meslek ve kazanç tavsiyeleri verdiğim bir yazımın daha sonuna geldim. Bunların hepsi benim düşünce dünyamda elde ettiğim mantığı sizlere de aktarma çabamdır. Komplo teorilerine inanmaktansa Necip Fazıl hoca kadar bir mantık kurmanız daha doğru olacaktır. (Daha yüksek bir mantık kurmanız daha makbüldür.) Umarım sizlere faydalı olmayı başarabilmişimdir. Güzel gelecekler dilerim herkese.