WesternDigital Pişmanlıktır

WesternDigital firması genelde kendi logosunda kullanmış olduğu WD ologosuyla ve ayrıca kendi sahip olduğu markaların arasında bulunan WD markasıyla aslında toplum içerisinde WD diye bilinen bir şirkettir. Genellikle harddisk, SSD, Sunucu depolama üniteleri ve ağ depolama üniteleri üreten bir firmadır. Buna karşılık bu firmanın sahip olduğu markalar arasında SanDisk adlı marka da bulunmaktadır. Firma WD markasıyla son tüketiciye taşınabilir harddisk ve NAS üretirken, SanDisk markasıyla da genellikle katı hal depolama (SSD, FlashDisc) üretmektedir.

Benim bu markayla karşılaşmam 3 şekilde olmuştur. Bunlardan bir tanesi ta lise yıllarımda 2010 senesinde falan kıtkanaat biriktirmiş olduğum 120 TL param ile bir tane WD MyPasport taşınabilir harddisk almadı. Diğer bir durum ise yaklaşık 18 ay önce (Aralık 2021) almış olduğum WD My Cloud Home Kişisel bulut depolama cihazıydı. Ayrıca SanDisk marka FlashDisc’lere birden fazla sahibim ve yıllardır bu ürünleri aktif olarak kullanmaktayım.

SanDisk markası altında piyasada ki en kaliteli FlashDisc’lerin üretildiğini iddia edebilirim. Gerçekten çok kaliteli ve güvenli ürünlerdir. Şimdiye kadar her hangi bir şekilde bozulma ve veri kaybı yaşamadım. Fakat WD için “aynen öyledir” diyemeyeceğim. Ortada gerçekten çok ilginç bir durum var. WD ürünlerinin piyasa da peynir – ekmek gibi satıldığını görmekteyim. Bu sebeple sürü psikolojisi mantığıyla ve ürünlerin şık tasarımlarına aldanarak WD ürünlerini alıyorsun. Aldıktan sonrası tam bir pişmanlıktır. Bazen bu Californialı harddisk üreticisi SeaGate gibi aşırı kaliteli markaların yanında hala nasıl piyasa da var olabiliyor, hem de en baskın konumlarda diye şaşırıyorum. Bununla ilgili kendi yaşadığım bir kaç örneği sıralayacağım.

2010 yılında almış olduğum MyPasport taşınabilir harddisk 320 GB düzeyindeydi, piyasa da ki ürünler ile kıyaslandığında orta segment bir cihazdı. Not defteri gibi tasarımı çok güzeldi. Gerçekten insan elinde tutup gezdirmek istiyordu. Tasarım bu şekildeydi. Fakat bir seferinde bilgisayara takmış içerisindeki dosyalara bakmakla meşgulken kardeşim hatayla bilgisayara çarptı. Bu sebeple cihaz bir saniye kadar bilgisayarın USB girişinden çıktı ve tekrar takılarak devreye girdi. Bu kadar basit bir durumdan dolayı harddisk yandı. Önce hemen bir saniye içerisinde Bad Sector hataları vermeye başladı. Bu hataları çözmeye çalışırken tamamen kapandı ve bilgisayara takılınca çalışmaz hale geldi. Normalde bu tip cihazlarda sarsıntı önleme sensörü, yüksek akım koruması ve ani güç kesintilerine karşı önlemler bulunması gerekir. Neticede bu bir taşınabilir cihaz. Çekmeceye koyup, pamuklara sarıp saklamak için almıyorsun. Taşırken de bazen böyle ufak hareketlere maruz kalabiliyor.

O zamanlarda bu cihaza vermiş olduğum 115 TL’yi gerçekten çok acımıştım. Fakat bu olayın üzerinden yaklaşık 10 yıl geçti. Bu 10 yıl içerisinde WD markası hep piyasada ki en baskın marka olmaya devam etti. Ben de bir NAS cihazı alarak çalıştığım dosyaları ağ temelli olarak depolamak istedim. Bu sebeple bulut hesabı satın almak zorunda kalmayacaktım. Ayrıca dosyalarıma hem kişisel alanımdan hem de dışarıdan erişim sağlayabilecektim. Her türlü imkandan yararlanacaktım.

Bu ihtiyacımı karşılamak için araştırdığımda önüme iki ürün çıktı. Bunlardan bir tanesi Synology DiskStation DS220J ve WD My Cloud Home cihazlarıydı. Synology Cihazın açık ara daha fazla uygulama desteği olduğu ortadaydı. Fakat bu cihaz boş vaziyette harddisksiz olarak geliyordu ve ayrıca para harcayıp NAS harddiski alman gerekiyordu ki o harddiskler de cihazın kendisinden daha pahalıydı. Ayrıca benim o uygulamalara yeterince ihtiyacım var mı yok mu? Aslen çok fazla ihtiyacım yok diye düşündüm. Hem buna karşılık WD markası harddiski ve online ara birimi ile sana tam bir ekosistem sunmaktaydı. Bende her halde geçen 10 yıllık süreçte piyasada hala peynir – ekmek gibi satılmasına bakarak her halde yapmış oldukları mal mal hatalardan ders almışlardır ve bu hataları düzeltmiştirler diye düşünerek WD My Cloud Home aldım.

Sonrası ise hayaller Paris gerçekler Tekman gibi bir şey oldu. En başta ürünün açıklamalarında eksik ve yanlış bilgiler verilmişti. (Bu konuda yasal hakkımı aramadım.) Zira cihaz normal bir NAS cihazı karakterine sahip olmasına “kişisel bulut depolama” diye anılıyordu firma tarafında ve bu “kişisel bulut” kavramının altını yeterince iyi doldurmuyordu. Açıkçası yazıları okurken benim anladığım şey şu şekildeydi: Bu cihazı evdeki modeme bağlıyorsun, orada duruyor. Evdeyken yerel ağ üzerinden dosyalarını yükleyebiliyorsun, çalışabiliyorsun. Dışarıda olduğun zaman da kendi oluşturdukları “olağan üstü kaliteli” bulut ekranı üzerinden çalışmaya devam edebiliyorsun.

Aslen durum hiç de öyle değil. Cihaz piyasa da ki en pahalı cihaz ve sana dosyalarını yüklemen için sadece 2 arabirim sunuyordu. Birincisi tek bir USB girişi var. O USB girişinin “taşınabilir harddisk gibi doğrudan bir bilgisayara bağlanmak için tasarlanmadığı” özellikle belirtilmektedir. Bu girişe Flash Disc takarak dosyaları cihaza aktarabiliyorsun. Fakat görücü almış yeni gelin gibi pek bir seçici davranıyor bu giriş. Taşınabilir harddiski doğrudan taktığın zaman onu hiç bir şekilde tanımıyor. Bazı Flash Discleri de tanımıyor. Bazı Flash Discleri ise takıyorsun tanımıyor, şöyle bir 20 defa çıkartıp tekrar taktığında ancak tanıyor. Cihaz bu üstün USB ara birimi kalitesi nedeniyle 128 GB GoSmart Flash Discimin bozulmasına sebep oldu. Bu mide bulandırıcı süreçten sonra dosyaları aktarmak için günler geçiyor. Dosyaların aktarım süresini hesapladım. Flash Disc ile USB girişini kullanarak dosyaları aktarmak yerine aynı dosyaları internete Google Drive hesabıma yüklesem daha kısa sürede hallederdim. Sonrasında zaten aynen öyle yapmak zorunda bıraktı beni. Cihazın ikinci ara birimi ise bu USB girişinden daha da berbat web tabanlı bulut arabirimiydi.

Buna karşılık cihaz mülkiyeti sana ait olan dosyaları sanki babasının malıymış gibi algılıyor. Sanki senin dosyalarının mülkiyeti kendisine aitmiş gibi davranıyor. Dosyaların üzerinde sana bir tasarruf imkanı sağlamak yerine o tasarrufu kendi tarafında kullanıyor. Örneğin cihaz ben satın aldığımda ister evde ol ister dışarda ol kesinlikle ama kesinlikle dosyalarına yerel erişim sağlamıyordu. Sadece home.mycloud.com üzerinden açmış olduğu online ara birim üzerinden erişim sağlıyordu. Dosyaları çalmadığını özellikle vurgulamakla beraber bu sistemin güvenlik konusunda ciddi açıklarının olduğunu düşünüyorum. Bir kişi My Cloud Home ünitesini kullanarak gayet diğer cihazlarındaki dosyaları bile çalabilir. (Bu konuda da yasal hakkımı aramadım.) Benim bu düşüncem Mart 2023 tarihinde kurmuş oldukları online ara birimin 2 hafta boyunca çökük vaziyette kalmış olması nedeniyle kanıtlanmış oldu. Tabi buna çökmek değil de devrilmek demek daha doğru olur. Çünkü internette kıytırık bir test sayfası bile saldırıya uğrar. Fakat büyük firmalar tarafından yönetilen makro boydaki sunucu ekosistemleri genellikle 1 – 2 saatten fazla çökük kalmaz. Bunlar günlerce çökük kalarak Guiness Rekorlar Kitabına giriş denemesi yaptılar diye düşünüyorum. Bir de status bölümünde “aaa sistem şuan bozuk çalışıyor”, “kaptan bir cisim yaklaşıyor”, “sanırım az sonra bir sorun olacak”, “ay çöküyoruz”, “hoop çöktük” şeklinde insanı gülümseten bir dizi mesaj var.

Gerçekten bu cihazın neden yerel (LAN) erişimi yok diye firmaya da defalarca mailler gönderdim. Saçma sapan geçiştirmeye yönelik cevaplar aldım. Çünkü birincisi ve en önemlisi Tekman’ın berbat bir internet alt yapısı vardı ve sadece internet erişimi ile dosyalarına bakabilirsin demek dosyaların orada kapalı kutu içerisinde durur, onlara bakamazsın. Ancak cihazı bir yere kutu şeklinde gömerek bir geleceğe mesaj kapsülü yapabilirsin demek oluyor. Ayrıca yapmış oldukları online bulut arabirimi de tek mana ile berbattı. Bir mobil uygulamaları var, lise öğrencileri daha güzel bir mobil uygulama yapabilir. Web Tabanlı ara birimin ise iğrenç, iç bunaltan ve kullanışsız tasarımını hiç hesaba katmıyorum bile. Buna Tekman da ki internet al yapısının 0.3 mbit upload hızını eklediğimizde aslen dosyaların sadece bir listesini 10 dk gecikmeli olarak görüyorsun demek oluyor.

Ayrıca sıradan kıytırık bir bulut uygulamasında bile bulunması gerektiğini düşündüğüm basit uygulamalara bile sahip değil web tabanlı ara yüzü. Örneğin Word, Excell ve PowerPoint gibi dosyaları direk online ara birim üzerinden açıp okuyup değiştirebilme imkanı var diye düşünmüştüm. Sonra fazla hayalperest olduğumu fark ettim. Hiç bir şey yoktu. Sadece dosyaları görüyordum ve çalışmak istediğim dosyayı her seferinde bilgisayarıma indirip, güncellenmiş halini tekrar yüklemem gerekiyordu. Tabi bu indirme ve yükleme işlemini de başarabilirsem. Bir seferinde dosyayı yüklemek için seçtim ve “yükle” tuşuna bastım. Ekrana bir dönen bekleme simgesi çıkardı. Sonra bekledi, bekledi ve bekledi. Bütün boş dersimi bu şekilde tükettiği için ben onu öyle döner vaziyette bıraktım. Elbet bir gün dedim, bir gün, o dosya yüklenecek. Gece geldim ve dosyanın hala yüklenmek için döndüğünü gördüm. Dolap beygiri gibi dönüyor bildiğin.

Aslen söylemiş olduğum online Word, Excell ve PowerPoint app’ine sahip olmak çok bir olay da değil aslında. Çünkü LibreOffice adlı yazılımın bile Online LibreOffice adlı bir conteyneri bulunmaktadır. Bu ne demek oluyor? Bir öğrenci bile bu uygulamayı kendi projesine dahil ederek dokümanları online görüntüleyen ve düzenleyen eklenti yapabilir. Kaldı ki Microsoft’un Online Office uygulamalarını 3.parti uygulamalara entegre etmek için api ara birimi sağlamaktadır. Hatta bir zamanlar Yandex.Disc’te kendi bulutunda Microsoft Word Online kullanıyordu. Aslen California’lı bir firma olarak iki sokak aşağıda hizmet vermekte olan başka bir California’lı firma olan Google ile ufak bir toplantı da mı düzenleyemediler Google Document ürününü My Cloud Home üzerine kullanma imkanını elde etmek için. Kaldı ki bu ürün pahalı bir cihaz yani. Neyse…

Muhtemelen 4700 TL gibi çok ucuz (!) meblağlara satılan böyle bir cihaz ile yaşadıkları çileyi her kullanıcı dile getirmiş olacak ki Şubat 2023’te cihaza yerel erişim desteği de verdiler. Bunu yapmaları sadece kıytırık bir yazılım güncellemesi oldu. Cihaz güncellendi ve cihaza bilgisayara eklediğim bir Z sürücüsü ile LAN üzerinden erişebilir olduk. Bir yazılım ile benim şahsi dosyalarıma erişim hakkımı ne hakla elimden alabilliyorlar? Bunu da anlayamadım maalesef. Zaten ben cihazı alırken de öyle sanmıştım. Muhtemelen bilgisayarda bir Ağ Sürücüsüne bağlanma işlemi yaparak dosyalarıma erişirim. Yerel ağ üzerinden dosyalarımla çalışırım. Nadiren birine bir dosya göndermek istediğim zaman bulut ara yüzü üzerinden URL oluşturup gönderirim şeklinde düşünüştüm. Fakat öyle bir şey olmadı, neden? Efendim cihazı tam bir bulut sunucusu olarak yapılandırmış olmak istedik. Benim düşündüğüm yöntem yarım bir bulut sunucusu mu oluyordu? Aslen böyle bir cihaz alınca hem bulutun yağını balını yerim hem de kişisel alanımda çalışmanın keyfini çatarım diye düşünerek aldım. Bir cihazı “bulut olarak yapılandırdık” diyebilmek için öncelikle o kalite standardını yakalaman lazım. Bu tam bir Türk işi bulut sunucusu oldu. Ücretsiz bir hosting hesabı alarak üzerine web tabanlı dosya yönetim scripti yükleyerek de aynı işi yapardım. Hatta daha fazlasını da yapabilirdim: GitHub üzerinde bulunan phpWord, phpExcell ve phpPowerPoint Framework’lerini kullanarak kurmuş olduğum Türk işi buluta Google Document vari bir dosya düzenleme ekosistemi de oluşturabilirdim.

Cihazın dandikliğine ülkemizdeki insanların satın alma gücü de eklendiğinde ortaya şöyle bir durum çıkıyor: cihaz elinde kalıyor, satamıyorsun. Cihazı satıp başlangıçta yanlış tercih yaptığım Synology DiscStation DS220J cihazını alarak hatamdan dönmek istedim. Cihazı ilan sitesine koydum. Aylarca uğraştım, ücretli ilan verdim. Bir kaç tane dolandırıcı ve ciddiyetsiz alıcı haricinde kimse cihaz ile ilgilenmedi. Öyle ki o zamanlarda cihaz 6 – 7 ay kadar piyasadan kalktı. Bu da ne demek oluyor: aslında sıfır cihazların satışı bile piyasa da çok zor gerçekleşiyor demektir. Nitekim baktım cihaz satılmayacak, çalışamıyorum, gittim üstüne birde Synology aldım. WD cihazım aylardık ilan sitesinde durmasına rağmen satılmadı. Yani “WD size Synology aldırır” gibi Coco cola – Pepsi tarzında bir reklam oldu ortada. Trajikomik bir durum yani. Kaldı ki Synology var olan web uygulama scriptlerini kullanarak bile WD’den çok çok daha kaliteli bir sistem ortaya koymuş. Fakat WD nal toplayan cihazını öyle bir reklam etmiş ki İngiliz atı diye satıyor hala satın alan tek tük insanlar çıkıyor benim gibi aldanarak.

Hala sene olmuş 2023, insanlar ile konuştuğumda WD için “kendi çarptı devrildi ve yandı”, “elektrik kesildi ve yandı”, “kendi kendine yandı” gibi bir şeyler söylüyorlar. Şu cihaza Çin malı cihazlarda bile bulunan basit koruma entegrelerini takmak bu kadar mı zor? Kaldı ki bu yüzlerce dolara sattığın bir cihaz yani. Bu da bir tür dolandırıcılık olmuyor mu? Zira cihazı alıyorsun ve bozuluyor. Tüm dijital varlığını berbat etmesini bir yere koyuyorum. Sende şu algıyı oluşturuyor: cihazın bozulması senin hatan. Böylece gidip yeni bir cihaz alıyorsun. Dolayısıyla WD cihazın kasıtlı olarak kaliteli görünüp kalitesiz bir ürün satarak sizi kazıklıyor bir yerde. Sen WD aldığın zaman bir yıl dolmadan bir şekilde çok daha fazla para harcayarak yeni bir cihaz daha almak zorunda kalarak dolandırılıyorsun.

Ben eşyalarımı aşırı derecede koruyan birisi olduğum için My Cloud cihazım henüz çöp olmayı başaramadı. Bir WD cihazı 18 ay kullanmayı başaran bir kişi olarak ödülü hak ettiğimi düşünüyorum. Cihazı satamadığım için öyle ağa bağlı vaziyette masanın üzerinde duruyor. Sonradan verdikleri yerel erişim desteği de açıkçası “papazı öldür pilavı kulağına dök” tarzında bir şey oldu. Hiç bir manası olmadı benim için, çünkü elimde artık hiç ihtiyacım olmamasına rağmen orada öyle duran bir WD cihaz var. Yerel Erişim özelliği biraz daha rahat bir kullanım sağladığı için öyle duruyor, internetten hobi olsun diye bir şeyler indirip ona mı depolasam, maksat boş durmasın hem de hobi olsun yani.

Sözün özü WD tam bir pişmanlıktır. Firmanın gelirlerinin büyük bir çoğunluğu kişisel ürünlerden değil sunucu ve iş ürünlerinden gelmektedir. Fakat kişisel ürünlerde ki bu anlayışı görmem bana iş ürünlerinin de aynı şekilde berbat olacağı inanışını oluşturdu. Dolayısıyla firmanın sadece reklamı var kendisi yok. Bir bakıma PR Çalışması iyi ama işi berbat bir firma. Bunda hiç bir etik sebep görmüyorlarsa benim de şuan yazdığım çarşaf gibi metin haricinde yapacağım başka bir kritik yok. İşin komik tarafı ise satın alma sureti ile bünyelerine kattıkları SanDisk firmasının hala daha kalitesini koruyor olmasından da mı hiç bir tecrübe edinemediler? Bunu da anlamıyorum. WD marka sunucu harddisklerinin de aynı marka SeaGate harddisklerinden epeyi pahalı olduğunu görüyorum. Fakat Dell ve IBM gibi sunucu firmalarının ürünlerini incelediğimde ise hiç birinin WD kullanmadığını görüyorum. Yani muhtemelen firma bu dolandırıcılık düzenini sunucu piyasasında da bu şekilde devam ediyor demektir. Dolayısıyla WD ürünlerinden uzak durun, kedi çarpıp bozulmasa da dosyalarını berbat ederek canını sıkarlar. Kendi evinde barındırdığın bir bulut fikri gerçekten çok güzel bir fikirdir. “Çok güzel bir fikri nasıl berbat edebilirsin?” sorusunun adeta canlı bir cevabı gibidir WesternDigital. Hayatımda en nefret ettiğim şeyin “mış gibi yapmak” olduğunu söyleyebilirim. Keşke bu cihaza bir şeyleri yapmış gibi davranmasaydılar da bizde vermiş olduğumuz paranın tam karşılığını alsaydık. Kendi paramızla maraba olmasaydık.

TEPEYE DÖN