İngilazca

Ülkemizde sanıyorum belirli bir yaşa gelmiş olan bir insan, hayatında en fazla bir yabancı dil öğrenmeye çalışmıştır. Buna karşılık dışardan görülen mevcut duruma bakılırsa bu konuda o kadar başarılı olduklarını söyleyebiliriz. Herkesin ağzında olan “ben söylenenleri anlıyorum fakat konuşamıyorum!” şeklindeki savunmayı bir kenara koyarsak öğrendiğimiz kelimelere bir de kendi yöresel şivemizi de ekliyoruz. Örneğin bir kişi yabancı dil olarak ingilizce öğrenmeye çalışıyorsa, ki büyük bir ihtimal bir çok kişinin aklına yabancı dil deyince bu dil gelecektir, bu dilde ki “good morning” ifadesini söylemeye çalıştığı zaman genelde “gğutt mornik” diyerek ingilizceye yeni bir suret getiriyor. Muhtemelen profosyonel bir şekilde bu dili konuşan kişiler bu şiveli söyleyişten sıkılıyorlardır fakat bu şekilde dil öğrenmeye çalışarak yeni bir dil meydana getirdiğimiz söylenebilir. Bu yeni dilin adı da İngilazca.

Ben burada ingilizce öğrenmeye çalışırken ingilzaca diye yeni bir dil ürettiğimizi söylüyorum. Yanlış anlaşılmasın bunu kendimizi aşağlamak için değil, övmek için söylüyorum. Zira her ne kadar başarısız denemelerimiz de olsa bir noktada denemekten asla vaz geçmediğimiz ortada. Dolayısıyla burada neden başaramadığımız konusuna kısaca bir değinmemiz gerekiyor. Bu mevzuya değinirken dil eğitiminde yapılan hataları, bu hataların sebeplerini, aslen olması gerekeni kendimce belirtmeye çalışacağım. Bunu da yaparken kendi tecrübelerimden yola çıkarak yapacağım için kitaplarda bulamayacağınız bilgileri bulabileceğinizi iddia edebilirim.

Ülkemizde dil eğitimi nasıl yapılıyor?

Herkes ilkokul 4.sınıftan itibaren başlayarak mütemadiyen dil eğitimi görmektedir. Okuldaki ingilizce öğretmenlerimiz, idealist ebebeynlerimizin bizi gönderdiği dil kursları vesaire… Buralarda yapılan eğitime göz attığımızda aslen size “ingilizce konuşmayı” değil “ingilizce dil bilgisi” öğrettiğini söyleyebiliriz. Direk dil öğrenmeye sıfat, özne, yüklem öğrenerek başlıyoruz. Sanki bizim ingilizce anadilimiz, doğuştan bebeklikten bu dili öğrendik, amaç inceliklerini öğrenmek… (!) Dolayısıyla bir dili konuşmayı öğrenmeden dil bilgisini öğrenmeye başladığın zaman kesin ihtimalle bir şey öğrenemiyorsun.

Burada ingilizce öğretmenlerimize olayı dokundurmamak gerekiyor. Zira onlarda eğitimin tasarlayıcısı değil, uygulayıcısı. Bu eğitimi bu şekilde tasarlayan şahsiyet nedense “bu dersi gören öğrenciler daha önce bu dili konuşuyorlar mıydı?” sorusunu nedense kendine hiç sormamış. Daha da ilginç olanı ise bu dil bilgisi öğretmeyle başlatmak yaklaşımı artık geleneksel bir yaklaşım haline geldiği için özel bir kurstan, online kurstan bol miktarda para ödeyerek aldığın eğitimlerde bile bu aynı geleneksel yaklaşıma girerek kendi kuyruğunu ısıran yılan gibi başa dönüyoruz. İşte burada bir sorun var!

Olması gereken yaklaşım

Sıra geldi bu konuda ki kendi tecrübelerimi aktarmaya… Görünen o ki istediğin kadar pahalı bir kursa git, o kurs seni bir haftalığına Londraya göndersin, uğraş, çabala, başarama… Sonra yine uğraş, kitaplar al yine başarama…. Online kurslar al ve başarama…. Bu olay bu şekilde gider ve gider. Neticede bir süre sonra kendini dil özürlü sanıp bu işi terk edersin.

Sorun başlangıçta uyguladığımız yaklaşımda. Evvela ingilizce sözlükleri ve gramer kitaplarını bir yana koyacağız. Bizi arayıp yaldızlı kelimelerle pahalı kurslar satmaya çalışan özel eğitim şirketlerini de. Öncelikle internette bu dili “benim şuanda yapabildiğimden” daha akıcı bir şekilde konuşan iki yaşında çocukların olduğunu görüyorum. O çocukların bunu nasıl yapabildiğine bir odaklanmak gerek. Onlar nasıl öğreniyorlar? Gramerle mi? Tabi ki hayır. Taklit ile öğreniyorlar. Ailelerine bakıyorlar ve zamanla konuşulan dili öğreniyorlar. Dolayısıyla bir dili konuşmak gramerle değil konuşarak öğrenilir.

Bu yaklaşımı uygulamak için de yapılması gereken şey aslen dili konuşmaya çalışmaktır. Bir işi kendin yaparsan daha iyi öğrenirsin. Bu sebeple kendimize ana dili ingilizce olan bir kaynak bulmamız gerekiyor. Bu bir ingilizce müzik arşivi olabilir. İngilizce blog yazıları yazan bir blog sayfası olabilir. Bir şirketin ingilizce internet sitesi vesaire olabilir. Sonra kendimize bir not defteri alıyoruz. Sonrasında aşağıdaki gibi bir tarifi uyguluyoruz:

  1. Seçtiğimiz kaynaktan ingilizce bir cümle belirliyoruz. Belirlediğimiz cümleyi yeterince doğru bir şekilde deftere yazıyoruz.
  2. Sonra alt satırlara liste şeklinde o cümlede geçen kelimeleri ve o kelimelerin türkçe anlamları yazıyoruz.
  3. Türkçe anlamını yazdığımız kelimelerin her birinin doğru telaffuzunu buluyoruz. Telaffuz bulmak için Google Translate gibi bir uygulamanın seslendirme özelliğini kullanabiliriz.
  4. Kelimelerin telaffuzunu ağzımızda tekrarlarken anlamını da gözümüzde canlandırmaya çalışıyoruz.
  5. Sonrasında bu şekilde toparladığımız kelimeleri toplayarak cümlenin türkçesini yazıyoruz.
  6. Sonrasında başka bir cümle seçerek aynı işlemi başa sarıyoruz.

Burada olan şey ne?

Dikkat edilirse burada karşında direk bir çeviri bulamıyorsun ve çeviriyi sen yapıyorsun. Zira ingilizce dil bilgisi anlatan kaynaklar başlangıçta her şeyin anlamını, cümlelerin tercümelerini öncelikle kendileri vererek bunun üzerinden dil bilgisi verdikleri için ezbere yönlendiriyorlar.

Benim belirlediğim yöntemde ise her bir cümlenin tercümesini öncelikle kendin yaptığın için her bir kelimenin anlamını aklına yerleştirmek senin açından daha kolay bir hale geliyor. Ayrıca kelimelerin doğru telaffuzlarını da öğreniyoruz. Hatta ilerde videolar gibi sesli kaynaklardan da çeviri yapmaya çalışarak günlük dilde kullanılan ingilizceyi, bilimsel ingilizceyi ve iş ingilizcesini ayrı ayrı öğrenme şansına sahip oluyoruz.

Kısacası bir bebek nasıl önce bir kelimenin telaffuzunu duyar. Sonra o kelimeyi tekrarlar. Zamanla kelimeleri öğrenir. Sonra iki kelimeyi birleştirerek bir şeyler ifade etmeye çalışır. Sonrasında ise normal bir anadil olarak ingilizceyi öğrenir. Burada da aynı şeyi yapıyoruz aslında.

Dolayısıyla ingilazcadan sıkılan benim gibi insanlar bir şekilde ingilizceyi öğrenmek zorunda. Hatta hayallerde ingilizceyi öğrendikten sonra “bir dil bir lisan” sloganı ile başka dilleri de öğrenmek var. Ama gramer ve dil bilgisi öğrenerek olmaz. Onları konuşmayı öğrendikten sonra da öğrenebiliriz. Bebekliğimze geri dönerek konuşmayı öğrenemeyeceğimize göre müzikleri, videoları, blog yazılarını vesaire bu şekilde çevirerek öğrenebiliriz.

TEPEYE DÖN