Normal hayatımda çok düz mantık bir insanımdır. Davranışlarım, düşüncelerim tamamen dümdüzdür ve ortadadır. Yani arka planda bir art niyet düşünerek herhangi bir maksatlı davranış genelde göstermem. Fakat bu davranışım ve konuşma tarzım insanlar tarafından nasıl algılanıyor tam anlamıyorum. Muhtemelen herkesin art niyeti kendisiyle ilgilidir, kendini ilgilendirir fakat hayatımda çok defa birileri “sen ne demeye çalışıyorsun”
Küfürsüzlük çok zor
Başarılı ve ünlü oyuncu Kıvanç Tatlıtuğ’u sanıyorum tanımayan kimse yoktur. Bu oyuncuyu herkes Aşk-ı Memnu dizisindeki karakteri ile tanımış olsa da kariyeri incelendiğinde daha çok mafya karakterlerini oynadığı görülmektedir. Bu karakterlerin bir tanesine de bir kişiye garip bir ses tonuyla “Sevgilim Ceren’e söz verdim, küfür etmeyeceğim, ama küfürsüzlük çok zor, gerçekten çok zor!” şeklinde sevdiğim
Başarılı ve ünlü oyuncu Kıvanç Tatlıtuğ’u sanıyorum tanımayan kimse yoktur. Bu oyuncuyu herkes Aşk-ı Memnu dizisindeki karakteri ile tanımış olsa da kariyeri incelendiğinde daha çok mafya karakterlerini oynadığı görülmektedir. Bu karakterlerin bir tanesine de bir kişiye garip bir ses tonuyla “Sevgilim Ceren’e söz verdim, küfür etmeyeceğim, ama küfürsüzlük çok zor, gerçekten çok zor!” şeklinde sevdiğim
Boş işler müdürü
Yapmış olduğum mesleği göz önünde bulundurduğumda öğrencilerin bazı tutum ve davranışlarının beyninin karar alma mekanizmasını çok zorladğını söyleyebiliriz. Bunlardan birisi de normalde yapmayacak olmasına rağmen bazı arkadaşlarına görev verdiğim için benden inatla ve ısrarla yapmayacak olduğu iş için görev istiyorlar. Ben de özellikle kendimi mutlu hissettiğim günlerde kendilerine parmağımı uzatarak “seni boş işler müdürü yaptım”
Yapmış olduğum mesleği göz önünde bulundurduğumda öğrencilerin bazı tutum ve davranışlarının beyninin karar alma mekanizmasını çok zorladğını söyleyebiliriz. Bunlardan birisi de normalde yapmayacak olmasına rağmen bazı arkadaşlarına görev verdiğim için benden inatla ve ısrarla yapmayacak olduğu iş için görev istiyorlar. Ben de özellikle kendimi mutlu hissettiğim günlerde kendilerine parmağımı uzatarak “seni boş işler müdürü yaptım”
Tanrılar Bakteri Olabilir mi?
İnsan için bir yaradılış hikayesine ve bir yaratıcıya inanmak bir ihtiyaçtır. Bunun evrimsel, psikolojik ve sosyolojik gerekçeleri vardır. Bu sebeplerden birincisi bir şeye inanmak insanlar için evrimsel açıdan aidiyet duygusu oluşturduğu için yaşama amacı sağlamak açısından fayda sağlıyor olabilir. İkinci neden ise bir tanrıya ait olmak psikolojik olarak o tanrı tarafından sağlanan bir koruma olduğu
İnsan için bir yaradılış hikayesine ve bir yaratıcıya inanmak bir ihtiyaçtır. Bunun evrimsel, psikolojik ve sosyolojik gerekçeleri vardır. Bu sebeplerden birincisi bir şeye inanmak insanlar için evrimsel açıdan aidiyet duygusu oluşturduğu için yaşama amacı sağlamak açısından fayda sağlıyor olabilir. İkinci neden ise bir tanrıya ait olmak psikolojik olarak o tanrı tarafından sağlanan bir koruma olduğu
Küffarın Devesi
Son zamanlarda medyada, sosyal medyada ve çeşitli yayın kuruluşlarında bazı helal ve haram değerlendirmeleri görmekteyim. Üstelik bu helal ve haramlar bilfiil insanların ağzında sakız olmuş durumdadır. Bu helal veya haramlar genelde Ümmet-i Müslümin’in (bundan sonra Müslüman Millet diye bahsedeceğim) rızkı ile ilgili bilgiler oluyor. Fakat garip bir şekilde belirli bir grup insan “helal” ve “haram”
Son zamanlarda medyada, sosyal medyada ve çeşitli yayın kuruluşlarında bazı helal ve haram değerlendirmeleri görmekteyim. Üstelik bu helal ve haramlar bilfiil insanların ağzında sakız olmuş durumdadır. Bu helal veya haramlar genelde Ümmet-i Müslümin’in (bundan sonra Müslüman Millet diye bahsedeceğim) rızkı ile ilgili bilgiler oluyor. Fakat garip bir şekilde belirli bir grup insan “helal” ve “haram”
Cahil Mutluluk
Şimdiye kadar yaşamış olduğum hayatı göz önünde bulundurduğumda büyük bir kısmının Rize/Merkez’de yaklaşık yüzde onluk bir kısmını ise Erzurum/Tekmanda geçirdiğimi söyleyebilirim. Şöyle bir geçmişe dönüp baktığımda bu sürenin neredeyse tamamında öfke ve stres düzeyimin hep belirli bir değerin üzerinde olduğunu görmekteyim. Bu öfke sürekli olarak ruhsal deformasyonlara sebep oluyor, arada bir patlayarak istemediğim şeyler yapmama
Şimdiye kadar yaşamış olduğum hayatı göz önünde bulundurduğumda büyük bir kısmının Rize/Merkez’de yaklaşık yüzde onluk bir kısmını ise Erzurum/Tekmanda geçirdiğimi söyleyebilirim. Şöyle bir geçmişe dönüp baktığımda bu sürenin neredeyse tamamında öfke ve stres düzeyimin hep belirli bir değerin üzerinde olduğunu görmekteyim. Bu öfke sürekli olarak ruhsal deformasyonlara sebep oluyor, arada bir patlayarak istemediğim şeyler yapmama
Bir Sanat ve Edebiyat Dalı Olarak Fakirlik
Eskiden beri insanların “fakirlik” kavramını zihinlerinde nasıl algıladıklarını hep merak etmişimdir. Basit bir gözlem yaparak aslen idare eder bir geliri olan insanların bundan tatmin olmayıp fakirlikten dem vurduğunu; gerçekten fakir olduğunu düşündüğümüz insanların bu konuda çok konuşmadığını ve her zaman şükür sahibi olduğunu görebilirsiniz. Örneğin çok zaman önce öğretmenlik stajımı yaptığım yıllarda, çalışmış olduğum okulda;
Eskiden beri insanların “fakirlik” kavramını zihinlerinde nasıl algıladıklarını hep merak etmişimdir. Basit bir gözlem yaparak aslen idare eder bir geliri olan insanların bundan tatmin olmayıp fakirlikten dem vurduğunu; gerçekten fakir olduğunu düşündüğümüz insanların bu konuda çok konuşmadığını ve her zaman şükür sahibi olduğunu görebilirsiniz. Örneğin çok zaman önce öğretmenlik stajımı yaptığım yıllarda, çalışmış olduğum okulda;
İngilazca
Ülkemizde sanıyorum belirli bir yaşa gelmiş olan bir insan, hayatında en fazla bir yabancı dil öğrenmeye çalışmıştır. Buna karşılık dışardan görülen mevcut duruma bakılırsa bu konuda o kadar başarılı olduklarını söyleyebiliriz. Herkesin ağzında olan “ben söylenenleri anlıyorum fakat konuşamıyorum!” şeklindeki savunmayı bir kenara koyarsak öğrendiğimiz kelimelere bir de kendi yöresel şivemizi de ekliyoruz. Örneğin bir
Ülkemizde sanıyorum belirli bir yaşa gelmiş olan bir insan, hayatında en fazla bir yabancı dil öğrenmeye çalışmıştır. Buna karşılık dışardan görülen mevcut duruma bakılırsa bu konuda o kadar başarılı olduklarını söyleyebiliriz. Herkesin ağzında olan “ben söylenenleri anlıyorum fakat konuşamıyorum!” şeklindeki savunmayı bir kenara koyarsak öğrendiğimiz kelimelere bir de kendi yöresel şivemizi de ekliyoruz. Örneğin bir