Bir Sanat ve Edebiyat Dalı Olarak Fakirlik

Eskiden beri insanların “fakirlik” kavramını zihinlerinde nasıl algıladıklarını hep merak etmişimdir. Basit bir gözlem yaparak aslen idare eder bir geliri olan insanların bundan tatmin olmayıp fakirlikten dem vurduğunu; gerçekten fakir olduğunu düşündüğümüz insanların bu konuda çok konuşmadığını ve her zaman şükür sahibi olduğunu görebilirsiniz. Örneğin çok zaman önce öğretmenlik stajımı yaptığım yıllarda, çalışmış olduğum okulda; üzerinde kalın bir kürk, elinde Pirre Cardin çanta ve o zaman ki Apple İphone telefonların en son modeli bulunan bir kadın branş öğretmeninin; o sırada öğretmenler odasında farklı bir konuda konuşan biz aday öğretmenlere “gençler aklınız varsa öğretmenliğe hiç bulaşmayın, fakirlik çekiyorsunuz ömür boyu, parası çok az” gibi bir şey söylemişti. Arkadaşlardan bazıları bön bön bakmıştı, bazıları ise tecrübeli bir öğretmen olan bu arkadaşı onaylar yönde açıklamalar yapmıştı. Fakat bu öğretmen bu konuda hiç bir yorum yapmayan benim gözümde çok komik bir konuma düşmüştü. Zira o zamanlarda asgari ücret 1400 lira civarlarındayken, öğretmen maaşları 3600 lira civarlarında, yani yaklaşık asgari ücretin 2.5 katı civarlarındaydı. Ayrıca bu arkadaş sırtındaki kürkle, elindeki binlerce liralık telefonla çok fakirlik çektiğini iddia etti. Bu gibi durumlar ile her zaman karşılaşabilirsiniz. Mesela gayet bakımlı bir hanım teyzenin televizyonda domatesin bile kilosu 8 lira diye ajitasyon yaptığı durumları sanıyorum herkes görmüştür.

Benim burada daha çok dikkatimi çeken konu ise ünlü bir kişinin veya çok para kazandığını bildiğimiz kişilerin bile fakir edebiyatı yapıyor olmasıdır. Tabi ki bu kişilere daha önce çalıştığım şirketlerde ki lüks araba binen iş insanlarının “ah öldük, bittik, hiç para kalmadı” diyen edebiyatını örnek vermeyeceğim. Fakat bu alanda dikkatimi çeken iki insan var. Bunlardan birisi herkesin iyi tanıdığı ve bizlere göre süper zengin bir insan olan komedyen Cem Yılmaz. Bu kişinin Netflix üzerinde yayınlanana Diamond Elite Platinum Plus isimli Stand-up gösterisinde yapmış olduğum gözlemlerden bahsedeceğim. İkincisi ise daha önce benim şahsen hiç tanımadığım, Spotify üzerinde ki komediden daha çok aynı esprileri 1500 defa ard arda tekrarlayarak kafa ütüleyen ve başlıkta bahsettiğim sanat dalının yanında siyaset yapması haricinde hiç bir sanatını görmediğim podcast’i ile tanıdığım, kendisinin fakir bir tiyatrocu olduğunu iddia eden Kaan Sezyum adında ki arkadaştır.

Cem Yılmaz

Cem Yılmazın yukarıda bahsettiğim son stand-up gösterisini izleyince gerçekten haline acıdım ve bu ramazandaki fitremi ve sadakamı lüks villa olan fakir hanesine göndermek geldi içimden. (!) Zira bir buçuk saat civarlarında olan sohbetinin yaklaşık olarak 45 – 50 dakikası hep fakirlik üzerine. Çok fakirim, hiç tatil yapamıyorum vesaire. Bu söylemleri arasında hatırladığım birkaçı ise aşağıdaki gibidir:

  • Cem Yılmaz çok fakirdir, çünkü oğlu Acun Ilıcalının çocuğu gibi Bunny isimli oyun üzerinden gift tuşlarına pıt pıt diye ard arda tıkladı, eve gelene kadar 6 bin liraya ulaşan harcama sırasında koşa koşa eve gelerek tableti elinden alarak “ben Acun değilim” diye bağırmış. Oğlu bu duruma çok üzülmüş.
  • Cem Yılmaz fakirdir, çünkü hiç tatil yapamamıştır. Parise gitmiş, Londraya gitmiş, Amsterdama gitmiş ama gariptir hiç tatil yapamamıştır. Yaz tatilinde plajlarda çekilmiş pozları var ama onlara hiç aldanmayalım, hiç tatil yapamadı.
  • Cem Yılmaz fakirdir, çünkü bir gün Miamide yapmış olduğu bir gösteriye Vehbi Koç gelmiş, onunla sohbet ederken Vehbi Koçun oradan bir marina satın aldığını öğrenerek duyduklarına inanamamış. Kendisinin sadece bir tane 20 metrelik lüks yatı var ama sadece bir tane lüks yatı var yani Vehbi Koç gibi marinası yok. Gerçekten çok fakir.
  • Cem Yılmaz fakirdir, çünkü az önce bahsettiğim ve marina olmayan, sadece tek bir tane olan lüks yatı ile bir yaz boyunca beş arkadaş toplanarak koy koy gezdi, fakat hiç tatil yapamadı. Neticede insanlar marina alıyor… (Üstelik bunu söylerken arada seyircilerden birisine “Sen filanca yere gittin mi?” diye sorup “yaa ben gittim” şeklinde gereksiz bir espri yapıp ardından yine fakir olduğunu bizlere hatırlattı.)
  • Cem Yılmaz fakirdir, çünkü her gösterisine gelen insanlardan parayı 100’er lira olarak toplamaktadır. Neticede gösteriye gelen kişi sayısı önemsiz, o 100 TL’leri teker teker topluyor, bu da bir fakirliktir. (Hatta burada seyircilere bu gösterinin adı Diamond Elite Platinum Plus olmasının sebebi sizsiniz, siz bu sunuz, ben fakirim iması da yapmayı ihmal etmedi.)
  • Cem Yılmaz fakirdir, çünkü sadece bir tane lüks villası bulunmaktadır. Başkaları gibi 100 milyon dolarlık boğaz yalılarında yaşamamaktadır.

Bu örnekleri bu gösteriyi izleyen bir kişi sürekli olarak çoğaltabilir. Fakat neden bu şekilde bir algıya sahip olduğu kritiğini ise Kaan Sezyumdan bahsettikten sonra yapacağım.

Kaan Sezyum

Bu kişi önce daha önce hiç bir şey bilmediğimi daha önce belirttim. Fakat bir gün can sıkıntısından dinleyecek bir şeyler ararken Deniz Özturan adında, sohbeti de gayet güzel olan bir kişi ile karşılaştım. Eski eşinin gayet tanınan bir tiyatrocu olduğunu ve adının Kaan Sezyum olduğunu bahsediyordu. Nasıl oldu bilmiyorum fakat birkaç podcastten sonra Kaan Sezyum’un da kendi yapmış olduğu Bugünde Bugün isimli komedi olduğunu iddia ettiği podcasti ile karşılaştım. Başta “benim gibi keller için özel bir üniversite kurulması gerektiği” şeklinde ki esprileri gayet hoşuma gitmişti. O sebeple o zaman yanlış hatırlamıyorsam 86 bölüm olan podcast serisini baştan başlayıp hepsini dinlemek istedim. Fakat bu vermiş olduğum yanlış karar sonucu bu arkadaşın çok fakir olduğunu, kirada yaşadığını, cin tonik gibi gayet ucuz (!) olan içkileri alacak parasının dahi olmadığını öğrendim. Ayrıca bu arkadaşın toplamda 4 adet esprisi olduğunu fark ettim. Bunları bir bölümde ard arda tekrarlamak suretiyle 30 dk kadar bölümler yapmaktadır. Her bölümde de 5 dakika okuduğu bir haber üzerinden siyaset konuşmakta, kedisinden bahsetmekte, yaşlı bir adam olan ev sahibi hakkında ileri geri konuşmaktadır.

Bu durumun çok garip olduğunu söyleyebiliriz. Zira arkadaşın çok fakir olduğu için kirada oturduğunu söylediği ev İstanbul Moda adına ki zenginlerin yaşadığı lüks sempte bulunmaktadır. Kirası kendi beyanına göre yanlış hatırlamıyorsam 4 bin lira gibi bir şey olacaktı. Muhtemelen bu arkadaş asgari ücretin 1600 lira civarlarında olduğu bir dönemde bu kirayı ödemek için 8 – 10 bin lira gibi bir aylık gelirinin olması gerekiyor. Fakat bu arkadaş fakir olduğunu idda ediyor. Zira kasıtlı olarak ödemediği kiralarını saymazsak ödeyebildiği de bir kiradır. Ayrıca ev sahibi yasal hakkı olan kirayı istediğinde de hakkında “yavşak ev sahibi” gibi saçma sapan saygısızca laflar söylemektedir. Bir bölümde önünde ki Apple iMac bilgisayarının bozulursa yenisini alamayacağını iddia etmişti. Neticede pahalı bir bilgisayar markası olan Apple iMac alacak kadar parası var ama gerçekten fakir bir insan olduğunu iddia ediyor.

Bir keresinde sosyal medya üzerinden bir takipçisi kendisine, aslen benim de içten içe düşünerek sormak istediğim bir soru olan “çok fakir olduğunu iddia ediyorsun ama Modada yaşıyorsun, fakir misin?” şeklinde bir soru yöneltmiş. Bu soruyu da podcastine taşıyarak “benim yaşamak istediğim yer burası, sen buna nasıl karışabilirsin, hıhh…” gibi çok burnu yukarıda bir cevap vermişti. Muhtemelen bu yazımı okursa bana da aşağlayıcı bir cevap vermekten geri kalmayacaktır. İnşallah okur! 😀 Zira benim için çok güzel bir alay konusu olur. Zira herkes yaşamak istediği yerde yaşayacaksa ben de İstanbul Bebek’te yaşamak istiyorum. Tabi benim gibi zenginler, işte…

Fakir Edebiyatı

Bu verdiğim iki örnekte de bu kişilerin aslen fakir olmadıklarını, gayet yüksek bir gelirlerinin olduğunu görmektedir. Fakat ruhsal olarak nasıl bir duygu durum içerisinde olduklarını bilmemekle birlikte bir şekilde fakir olduklarını iddia etmektedirler. Bunu yapmalarının birçok nedeni olabilir. Kendi gözlemlerime dayanarak bu nedenleri aşağıdaki gibi kritik edebiliriz:

Kendini daha zenginler ile kıyaslamak: Bu dünyada her zaman zenginden daha zengin, ondan da daha zengin bir insan bulmak mümkündür. Bu kişilerin ise kafalarında ki zenginlik kendilerinden daha zengin olan bu insanlar olabilir. Bu da beraberinde bir tatminsizlik doğurabilir. Örneğin aylık 20 bin lira geliri olan bir kişi bize göre zengindir ama kendisi fakir olduğunu düşünür. Çünkü x kişisi 30 bin lira kazanıyordur veya Vehbi Koç’un 210 Milyar Liralık şirket varlığı bulunmaktadır. Bu şekilde kısır bir döngüye giriyorlardır. Zengin oldukça daha zenginlere bakıp daha tatminsiz hale gelmek gibi. Bunun da tedavi gerektiren bir hastalık olduğunu söyleyebilirim.

Ben de sizlerden biriyim yalanı: Daha çok para her halde herkesin istediği bir şeydir. Ama herkesin ortalama bir geliri vardır. Örneğin bizim ülkemizde nüfusun %90’dan fazlasının ortalama olarak 4 bin lira ile 20 bin lira arasında gelir elde ettiğini söyleyebiliriz. Bu kişiler de mecburen seyirci bulabilmek için eski moda ben de sizlerdenim, beni sizler yarattınız gibi bir yalan söyleme mecburiyetinde hissedebilirler kendini. Benim lüks villam var, meşrubat olarak cin tonik içiyorum ama ben de sizler gibi fakirim. Zira insanların kendilerinde bulunan dertlerin başkalarında da bulunduğunu görmesi her zaman ilgi çekici bir şeydir. Seyircilere bunu vermeye çalışıyor olabilirler.

Kendini bilmemek: Bu bahsettiğim isanlar başka bir soruna da sahip olabilirler. Örneğin kendi sahip oldukları standartlara bu ülkedeki herkesin sahip olduğu yanılgısına kapılıyor olabilirler. Bu da kendilerini gerçekten fakir oldukları yalanına inandırdıkları manasına gelir.

Yanlış ihtiyaç planlaması: Bu kişilerin kazandıkları gelirleri planlamak konusunda ciddi problemleri olabilir. İktisatta da bildiğimiz bir terime göre insan ihtiyaçları sınırsızdır. Bunların planlanması gerekir. Örneğin bir helikoptere sahip olmak Ali Koç gibi bir iş insanı için ihtiyaç olabilir. Zira ülkemizin her yerinde bulunan fabrikalarını aynı gün içerisinde ziyaret etmesi gerekebilir. Fakat sıradan bir Fen Bilimleri öğretmeni olan benim de bir helikopter ihtiyacım bulunmaktadır. Zira kar yağışı nedeniyle araba ile yollarda çok büyük eziyetler çekiyorum. Bu çok mantıksız değil mi? Mesela Cem Yılmaz kendisi lüks villalarda yaşarken boğazda yaşayan zenginlerden bahsetmesi veya 20 metre lük yatı var ama marina satın alan bir iş insanı ile kendisini kıyaslaması… Veya birisinin yaşamak istediği yerde yaşıyor olmasına rağmen fakir olduğunu düşünmesi. Dolayısıyla bu insanlar elde ettikleri gelirleri öncelikli olmayan ihtiyaçlarına yönlendirerek bir şekilde elindeki parayı tamamen harcıyor olabilirler.

Cep ve Ego şişmesi eşitsizliği: Bu kişilerin ceplerinin 5 – 10 cm şişmesine karşılık egoları 5 – 10 metre şişiyor olabilir. Gerçekten de bu bahsettiğim örneklerde birinin “on tane film çektim, oğluma nasıl benzeyebilirim” diyerek oğlunu küçük görmesi, diğerinin kendisinden çok büyük olan ve saygı göstermesi gereken insanlara “yavşak” gibi kelimeler kullanmasına bakarak egolarının şişkin olduğunu görebiliriz. Bu durumda egolarının istediği bir gelire sahip olmayı isteyerek bu tatminsizliği yaşıyor olabilirler.

Fakirliğin yanlış tanımlanması: Bu kişiler fakirlik kavramını çok yanlış tanımlıyor olabilirler. Örneğin bir insan asgari ücret gelir elde ediyorsa 10 bin lira kazananı zengin, 10 bin lira kazanan da 20 bin lira kazananı zengin kabul ediyor olabilir. Orta segment otomobili olan bir insan Land Rover SUV’u olan bir kişiyi zengin olarak tanımlayabilir. Bunların tam aksine ise o gün mutlu olan bir kişi bunu da zenginlik olarak sayıyor olabilir. Dolayısıyla bu kişiler yanlış bir zenginlik tanımı yaparak kendilerini sınırsız bir farkirlik edebiyatına söküyor olabilir.

İnsan zevk ve arzularının büyüklüğü: Bütün bu olanlar bana bir hikaye hatırlatmaktadır. Bir gün ülkelerden birinde çok güçlü bir kral yaşamaktadır. Bir gün halkını teftiş ederken güzel bir haber alıyor ve orada gördüğü bir dilenciye “dile benden ne dilersen!” diyor. Dilenci de elindeki tası uzatarak bir tas altın istediğini söylüyor. Fakat kral bu kadar az bir istekte bulunulmasının kendi gücüne bir hakaret olduğunu düşünüyor, fakat dilenciye bir şey demeyip, adamlarına dönüyor ve “verin bu küstahın istediği şeyi” diyor. Fakat çarşıyı gezerken dilencinin isteğini karşılamakla görevli olan adamlar geri dönerek “efendim tas dolmuyor” dediler. Kral “nasıl yani?” diye sorunca adamlar “bütün hazineyi içerisine koyuyoruz tasın içi bom boş görünüyor” diye açıklıyorlar. Şaşkınlık içerisinde olan kral dilenciyi tekrar bularak bu durumun sebebini soruyor. Dilenci de “bu gördüğün tas insan zevk ve arzularından oluşmaktadır, dolayısıyla doldurulması ve doyurulması mümkün değildir, bir insanın dilediği her şeyi karşılayamazsın” diyerek krala güzel bir ders vermiş oluyor. Kıssadan hisse Fakir Edebiyatının bu Fakir Şairleri zevk ve arzularının doyurulamaz olduğunun farkında olmayabilirler. Yaşadıkları hayatı da bu nedenle fazla kanıksamış olabilirler.

Sonuç Olarak

Bizim ülkemizde fakirliğin sadece bir edebiyat dalı olarak görüldüğünü söyleyebiliriz. Zira insanlar, kaşınan yerinin tatlı tatlı kaşınması gibi bu duygularını kaşımaktan seratonin salgılıyor olabilirler. Bütün bunlara karşılık bir insanın “şükür iyi bir gelirim var” dediğini göremezsiniz. Belki de göz olmaktan korkuyorlardır, kim bilir? Bunu da yaparken ajitasyonun tatlı tatlı kaşınan bir yer olup dışardan bakınca da çirkin göründüğünü görmelerinde fayda bulunmaktadır.

Velhasıl Kelam edebiyatla ilgilenin, müzik ile, resim ile, heykel ile, hatta bilim ile ilgilenin fakat fakir edebiyatı ile ilgilenmeyiniz. Çünkü bu edebiyatı yapmanız bir süre sonra kendinizi acımanıza sebep olmaktadır. Dolayısıyla bulunduğunuz durumun aslını görmek yerine “felek bize yandan çarptı” gibi saçma şeyler düşünürsünüz. Öte yandan feleğin düz çarptığı bir insan ben şimdiye kadar görmedim diyebilirim. Dolayısıyla çok çalışmak lazım, cehaletini aşmaya uğraşmak lazım, önce kendini geliştirip sonra gelirini geliştirmen lazım, böylece mutlu olabilirsin.

Fakir edebiyatı ile mutsuz olan ve bu edebiyat dalı ile insanların mutluluklarını emen kişilerden olmamanız dileğiyle… İyi çalışmalar diler….

Sonraki makale

Bir Sanat ve Edebiyat Dalı Olarak Fakirlik” hakkında 2 yorum

  • Lale S. 23 Ocak 2022, 01:26

    Tebrik ediyorum. Kesinlikle hak veriyorum. Bu güzel bakış açınızla hayatınızda da başarılar dilerim Necip Hocam.

    1. Necip Fazıl ALPEREN 23 Ocak 2022, 17:29

      Sağol, teşekkür ederim.

    Yoruma kapalı.

TEPEYE DÖN